4. ⏳

11.4K 645 128
                                    

Sabah güneş ışınlarıyla uyandım. O kadar beynim doluydu ki. Gece zor uyumuştum. Hemen yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim. Bir an önce denemek istiyordum şu icadı.

Salona geldiğimde Dayım koltukta oturuyordu.

"Günaydın dayı."

"Günaydın kızım."

"Günaydın prenses hazretleri gününüz aydın olsun. Biraz erken kalkmışsınız biraz daha uyusaydınız keşke. Diğer prenses hazretleri hâlâ uyuyor mu?"

"Günaydın Emre hizmetkar. Evet güzellik uykusunda o daha."

"Hizmetkarınız emrinizde prenses."

"Kahvaltım hazır mı hizmetkar."

"Ah efendim tabii hazır ama kuş sütü eksik ben gidip alıp geleyim."

Gülümsedim. Emre hep böyleydi. Geveze çocuk ama seviyordum kuzenimi.

Hepimiz kahvaltımız yaptıktan sonra aşağıya indik.

"Elif kıyafetleri getir."

"Ne kıyafeti dayı."

"Geçmişe bu kıyafetlerle mı gitmeyi düşünüyorsun hanımefendi bravo zekana hayran kaldım yani."

"Sen çok biliyorsun ya zeki çocuk..."

"Evet küçük şey ben her şeyi çok iyi biliyorum senden zeki olduğum kesin."

Bazen beni bile deli ediyordu. Onun laflarına yetişemiyordum bile. Elif iyi dayanıyordu Emre'ye.

"Emre bu aralar çenen fazla düştü senin."

"Baba ne yapayım zekaları geri ben de biraz bilgi katıyorum o küçük akıllarına."

Dayım Emre ye sinirli bakışlar attı. Emre hemen ağzına fermuar çekti. Dayımdan çekiniyordu. Ona karşı çok saygılıydı.

"O zamanın kıyafetlerini giyip, öyle gitmemiz daha doğru olur kızım."

Elif elinde eski erkek kıyafetleriyle geldi.

"Dayı bunlar erkek kıyafetleri."

"Yani kızım geçmişe bir ben gittiğim için erkek kıyafetleri var sadece. Sen Elifin odasında kıyafetleri giyin gel kızım."

Elif'in odasına çıkıp üzerimi değiştirip aşağıya inmiştim. Dayımda hazırlanmıştı.

"Dayı saclarım ne olacak?"

"Elif sarık tak Efsunun başına."

Saçlarım uzun olduğu için biraz zorlanmıştık. Ben saçlarımı topuz yaptım sıkı sıkı da bağladım. Tam iki toka takmıştım anca tutmuştu iki toka saçlarımı. Sarığı elif başıma takınca saclarım yanlardan çıkmıştı. Elif tel toka getirmişti odasından sarığı çıkarıp tel tokayla çıkan saçlarımı topladı. Tekrar sarığı taktı. Ben elime düzeltmeye çalışıyordum.

"Oldu mu?"

"Tamam bu sefer daha iyi oldu. Şimdi hazırsın."

"Biraz kafamı sıkıyor ama neyse."

"Her şey tamam değil mi ? Emre hazır mısın?"

"Hazırım baba."

"Efsun sen hazır mısın?"

"Ben de hazırım."

"Şu an kısa bir süre için geçmişe gidiyoruz Efsun ve senden oraya gittiğimizde asla konuşmamanı istiyorum."

"Neden?"

"Çünkü oranın diline adapte değilsin."

"Dayı ben tarih okuyorum."

"Kızım biliyorum ama sen tarih bile okusan şu an oranın dilini adapte değilsin hata yapmak istemiyorum."

Doğru söylüyordu aslında. Onu tehlikeye atmak istemezdim. Tabii gerçekten geçmişe gideceksek.

"Tamam "

Dayım asansörün yanına gidip asansörün kapısını açtı. Ben de hemen asansörün yanına gittim. Asansör içi karanlıktı bazı içinde renkli kablolar bulunuyordu. Dıştan büyüktü ama içi çok küçüktü. İki kişi için yapılmıştı sanki. Yavaş adımlarla içine girdim. Dayımda girince kapıyı kapattı. Etraf iyice kararınca korkup dayımın kolunu tuttum.

"Korkma kızım fazla uzun sürmeyecek."

Öyle demişti ama ben hâlâ dayımın kolunu sıkı sıkı tutuyordum. Birden sesler gelmeye başladı. Asansör çalıştı hafif ışık yanıyordu ama fazla aydınlatmıyordu içini. Asansör hızlıca aşağıya doğru iniyordu sanki. O kadar hızlı iniyordu ki dayımın yanımda olduğu bile hissetmiyordum. Başım dönmeye başladı. Midem bulanıyordu. Sanki bir boşluktan aşağıya düşüyor gibiydim.

Geçmişe Bir BiletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin