3. Bölüm: "Çilekli Pasta Meselesi"

23.8K 2.8K 8.1K
                                    

Rosas And Fire'a o kadar emek veriyorum ki Dört Mevsim'e sıra gelmiyor. Bu bölümü ışık hızında yazdım. Umarım bir hatam yoktur. Varsa da çok şey yapmayın ksdjfskljfskl

Keyifli Okumalar Dilerim *Mariah'dan Sonsuz Kalplerle*

-------

Okul çıkışında Jungkook'tan tuhaf bir mesaj aldım. Benimle evimin önünde buluşmak istediğini söylemişti. Yoongi ve Minju ile yaptığım sohbetlerden sonra gerçeği kabullenmeyi başarmıştım, Jungkook ile okul sınırları içinde asla görüşemezdim. Hatta o kadar agresif bir tutumu vardı ki okulun kilometrelerce uzağına kadar gitmek zorundaydık. Yani benim evime kadar susmak, beklemek zorundaydık. Bu büyük bir problem değildi. Aklıma doluşan kötü senaryolara kıyasla okulda görüşmemek benim için o kadar da büyük bir sorun değildi. Beni korkutan şey, benden tamamen kopmak istemesiydi.

Evimin önüne geldiğimde gözlerimle Jungkook'u aradım. Apartmanın biraz ilerisine arabasını park etmişti, ancak kendisi dışarıda değildi. Hızlı adımlarla arabasına doğru ilerlediğimde sürücü koltuğunun kapısı aniden açıldı ve bacağını dışarı çıkarttı. Kaslı uyluklarından onu tanımıştım.

Bedenini tamamen dışarı attığında gözleri beni buldu. Sürücü koltuğunun kapısını kapatmadan arabanın ön tarafını aştı ve diğer kapıyı benim için açtı. "İçeri geç." dedi, gözlerini benden hiç ayırmadan. "Biraz konuşalım."

İçimde kötü bir his vardı. O, soğuk ve yabancı görünüyordu. Eğer üniversite konusunu en başından konuşmuş olsaydık ne olurdu, diye düşünmeden duramadım. Daha anlayışlı olur muydu?

Derdini anlayamıyordum. Benim için de şok edici bir durumdu. Yine de birbirinden hoşlanan, bir ilişki düşünen insanlar herhangi bir engeli bu kadar kafaya takmaz sanıyordum. Üstelik ben bir çocuk değildim. Üniversiteye yeni başlamış bir öğrenci de değildim. Jungkook'a uygun olduğumu düşünüyordum. Elbette onun gözünde aniden küçülmüş olabilirdim. Sonuçta artık öğretmenimdi.

Benim için kapısını açtığı ön koltuğa yerleştiğimde kapıyı yavaşça üzerime kapattı. İkinci kez onun arabasındaydım. Atmosfer, ilkinden çok daha kötüydü. En azından ilkinde Jungkook, oldukça berbat bir gün geçiriyor olmasına rağmen benim için gülümsemişti. Şimdi onu yapacağını bile sanmıyordum.

Sürücü koltuğuna oturup kapıyı kapattığında derin bir nefes aldı. Şunu çok iyi hissediyordum, konuşacaklarını önceden planlamıştı. Beni dinlemeden arka arkaya düşüncelerini sıralayacaktı. İnsanları tanıyordum. Bu sıkça yaparlardı.

"İkimiz de fazlasıyla şaşkınız." diyerek söze başladı. "Nasıl hissediyorsun, ne düşünüyorsun, bundan sonrası için ne planlıyorsun bilmiyorum ama seni sınıfta gördüğüm anda aramızdaki iplerin tamamen koptuğunu hissettim."

Evet, bu bir ayrılık konuşmasıydı. İçimdeki kötü his, beni yanıltmamıştı. Jungkook muhtemelen bir daha benimle görüşmek istemediğini söyleyecekti.

"Sadece mezun olduğun okul yüzünden medyanın ve ailemin dilinden düşmeyeceksin." diyerek devam ettiğinde sabah konuştuklarımız aklıma gelerdi. Jeon Ailesi ve gizemi... Jungkook, ailesinden fazlasıyla çekiniyordu. "Medya, geçmişte aynı okulda olduğumuzu söyleyecek ve bu durum, okulun itibarini lekeleyecek. En başta bana güvenen insanlar büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklar. Dersine giren profesör de buna dahil."

Derin bir nefes aldı. Ardından eliyle park halindeki arabasının direksiyonunu sıktı. Cümleleri ağzından çıkarmak onun için zor gibiydi. Bu durumun beni mutlu etmesi ayrı bir acizlikti. Benden ayrılırken zorlanması hoşuma gitmişti. En azından değerim vardı ve onu zorlayabiliyordum. Bir mesajla da ayrılabilirdi. Hayatıma giren bütün erkekler için bir mesajdan fazlası olmamıştım.

Dört Mevsim | TaekookWhere stories live. Discover now