Rosas And Fire'ın kaosundan sıra geldiği bir vakitte yazdım. Biraz kısa oldu. Kafamı toparlamakta zorlandım.
Aslında bu bir geçiş bölümü sayılır, hehehe keyifli okumalar *Mariah'dan Sonsuz Kalplerle*
----------
Berbat bir gecenin ardından iki arkadaşımla birlikte babamın pastanesindeydim. Minju, anlattıklarımdan sonra ağzındaki limonatayı yutamadığı için öksürmeye başladı. Yoongi ise öylece suratıma bakıyordu. Minju'ya veya bana karşı herhangi bir tepki vermiyordu. Muhtemelen o da şok olmuştu ama Minju gibi kendinden geçmemişti. Yoongi her zaman bizden daha zekice davranır ve düşünürdü. Hatta o, ben buluşmaya gitmeden önce şöyle sormuştu, "Bay Jeon seninle yeniden görüşmek istediği için düşük not vermiş olabilir mi?"
Başlarda inkâr etmiş ve Jungkook'a güvenmiştim. Dün gece yaptıklarını hatırladıkça güvenimin nasıl yıkıldığını fark ettim. Artık Yoongi'yle aynı fikirdeydim. Yalnızca arkadaşımın teorilerine güveniyordum. Sinsice aklıma sızan, beni baştan çıkaran o adamın dengesizliğine yeterince şahitlik etmiştim.
"Ha siktir." dedi Minju. Jungkook'un bizi sarmaş dolaş yakaladığında giydiği sarı elbiseyi tekrardan giymişti. O kısa, sevimli elbisesine hiç yakışmayacak şekilde bir kez daha küfretti, "Zengin piçe bak, oteli satın almış resmen. Boşa yaşıyoruz siktiğimin dünyasında. Yeter be, ben de hoşlandığım adamı kıskanınca bütün oteli satın almak istiyorum."
"Jungkook benden hoşlanıyor mu, emin değilim." dediğimde kısa bir sessizlik oluştu. Ardından Yoongi büyük bir ciddiyetle, "Sen salak mısın?" diye sordu. "Adam kıskançlıktan oteli satın almış. Otelde sevişmezlerse belki arabaya giderler diye adamın arabasını da mahvetmiş. Sen hâlâ neyi bilmiyorsun?"
Ellerimle yüzümü ovuşturdum. Bütün geceyi ayakta geçirmiştim. Polis, plakayı bulmuştu. Hoseok da avukatı aracılığıyla bu sabah plakanın sahibine ulaşacaktı. Bütün kaos arka planda işlerken ben bir pastanede arkadaşlarımla dedikodu yapıyordum. İçim biraz olsun soğumuyordu. Korku ve endişenin ateşiyle kavruluyordum. İşin tuhaf tarafı, benim hiçbir suçum yoktu. Buna rağmen korkup endişelenen kişi yine bendim.
Jungkook her zaman medyadan çekiniyordu. Bilerek başkasının arabasına çarptığı anı, otelin bütün kameraları yakalamıştı. Eğer bu görüntüler medyaya düşerse Jungkook için bir skandal olurdu. İsteyerek çarptığı çok belliydi. Benim için yaptığını kimse öğrenmezse sarhoşken araba kullandığını iddia edeceklerdi. Bu çok daha büyük bir skandaldı.
Kafamdaki derin düşünceleri dile getirmek istediğim zaman, kısaca, "İkimize de zarar verdi." dedim.
"Her şey Taehyung'un benim eteğimi kapatmak için çabalamasıyla başladı." dedi Minju. "Bay Jeon, o zamandan beri bana kötü bakıyor."
Yoongi, benden önce lafa atladı, "Eteğini kapatmak için yanlış bir yöntem seçmişti."
"Hayır." diyerek Yoongi'yi tersledim. "Minju ve ben küçüklüğümüzden beri yakınız. Annemden sonra sarıldığım tek kadın Minju. Jungkook'un onu kıskanması saçmalık, çünkü onunla konuşurken yalnızca erkeklerden bahsettim."
"Yapma, Taehyung... Her insanın hayatında istisnalar olur. Jungkook da bunu biliyor."
"Ne demek istiyorsun?" diye sorduğumda sahiden neden bahsettiğini anlayamamıştım. Minju da en az benim gibi meraklıydı ve Yoongi'ye dikkatle bakıyordu.
Yoongi, merakımızı gidermek için daha ayrıntılı konuştu, "Adamın karşısına belgelerle gay olduğunu mu sundun? Erkeklerle bir geçmişin olduğunu, acı çektiğini söylemişsindir. Elbette kıskanç bir adam, seni dişi sinekten (Minju'dan) kıskanacaktır."

YOU ARE READING
Dört Mevsim | Taekook
FanfictionTıpkı Shakespeare'in oyunu gibi, son aşkımızla karşılaşmışız gibi, birbirimizden başka kimseyi görmedik. Sana dünyaları verdim, çünkü her şeyimdin. Yazımı ve kışımı verdim sana. Sıcak ve soğuk şu mevsimlerde gerçekten birbirimizi sevdik mi? - Four...