Keyifli Okumalar Dilerim *Mariah'dan Sonsuz Kalplerle*
***
Kang Lena, iş arkadaşlarıyla ne kadar samimi olduğunu bize kanıtlamak adına, "Neden kendi masanıza geçmek yerine diğer insanları rahatsız ediyorsunuz?" diye sordu. Ondan nefret ediyor değildim, sadece anın etkisiyle ne söylerse söylesin kulağıma itici ve patavatsız geliyordu.
"Diğer insanlar mı? Hepimizin tanıdığı birini görünce birkaç dakika sohbet etmek istedim." dedi Jungkook'un rakibi olan Junseo. Bu adam gerçekten en güçlü kartını ortaya atmıştı. Jungkook'un oyunu kazanması için Kang Lena'dan daha güçlü bir karta ihtiyacı vardı, ancak sektörde Kang Lena'dan daha popüler bir model yoktu. Jungkook ilk kez yenilgiye böylesine yakın olmalıydı. Suratındaki ifadeden bunu görebiliyordum. O, oldukça kızgın görünüyordu.
"Jungkook," dedi Kang Lena, cümlesine henüz yeni başlıyordu fakat ben sırf onlar göz göze geldiği için öfkeden kırmızıya dönüyordum, "İyi görünüyorsun. Dava sürecinde seni keyifli vakit geçirirken görmek çok güzel." Dudakları hafifçe kıvrıldı ve beni kısaca süzdü. Kısa sürede, tekrardan dikkatini Jungkook'a çevirdiğinde, "Genelde böyle ciddi durumlarda eve kapanırsın..."
Yapma bunu... Keşke o son cümleyi söylemeseydin. Hayır, söylememeliydin. Jungkook'u en çok ben tanıyorum, onu en iyi ben biliyorum, havasına girmemeliydin. Evet, nişanlı olduğunuzu herkes biliyor, bunu ayrıca belirtmene gerek yoktu. Gerçekten, hiç gerek yoktu.
O kadar sinir bozucu davranıyordu ki kanıma karışan alkolün etkisiyle ona ters bir şeyler söyleyebilirdim.
Jungkook'la aramı bozmamak için sivri dilime hakim olmaya çalışıyordum, ancak çok zordu. İyi bir ruh halinde değildim. Eğer biraz daha karşımda dikilmeye devam ederse ağzım kendiliğinden açılabilir... Lütfen Lena, bir an önce defol. Sadece... Gözümün önünden kaybol. En azından bu gece için beni rahat bırak yoksa senden önce Jungkook'u üzeceğim.
"Artık kendimi eve kapatmıyorum." dedi Jungkook.
Lena ise, "Buna ihtiyaç duymuyorsundur tabii." dedikten sonra gözleriyle bir kez daha beni süzdü. Sözü nereye getirmek istediğini anlamamıştım. Benimle alakalı bir durum varsa bile o an için hiçbir şeyi çözememiştim.
"Şarap zevkin her zamanki gibi güzel." dedi Lena, ardından bir adım geriye gitti. "Güzel bir akşam geçirin. Hoşça kalın."
Masamızdan ayrıldıklarında Jungkook ayağa kalktı. Gömleğini düzelttikten sonra, "Başka bir mekana geçelim." dedi. Masaya bir miktar para bıraktıktan sonra da, "Aklımda güzel bir yer var. Seni oraya götüreceğim." diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Bütün bunlara gerek bile yoktu. Sadece rahatsızlık duyduğunu ve kalkmak istediğini söylemesi yeterliydi.
"Burası epey sıkıcı oldu." dedikten sonra ben de ayağa kalktım ve ona destek oldum. "Eğer yorgun hissediyorsan beni eve bıraksan da yeterli olur."
"Yorgun değilim." dedikten sonra elini bana uzattı."Gayet iyiyim. Seni bu akşam kolayca yalnız bırakmayacağım."
Son cümlesi, karnımdaki kelebeklerin varlığını hatırlamama sebep oldu. Onlar kanatlarını çırpmaya başladıklarında ben de Jungkook'un elini tuttum.
Birlikte restoranın çıkış kapısına yöneldiğimizde Kang Lena'dan bu gece için (yalnızca bu geceden bahsediyorum gerçekten) kurtulduğumu zannetmiştim. Oysaki çok erken karar vermiştim. Otoparka ulaştığımız anda onun topuklu ayakkabılarının sesi kulaklarımda yankılandı. Jungkook, elbette, adımlarını durdurup arkamızdan gelen kadına baktı.
"Birkaç gündür konuşamıyoruz." dedi Kang Lena. "Dava sürecinde yapabileceğim bir şey kalmadı mı?"
Birkaç gün lafı kafamın içinde dönüp dolaşırken karnıma bir ağrı girdi. Bu cümleyi sindiremedim. Gözlerimi kırpıştırdım ve Jungkook'un karşısında dikilen kadına dikkatle baktım. Onlar... Sahiden birkaç gündür görüşmeyen yakın arkadaşlar gibi görünüyorlardı. Uzun zamandır birbirlerini görmediklerini düşünmüştüm. Ne kadar aptalım... Kang Lena, geçen aylarda Jungkook'un telefonuna bir mesaj göndermişti ve ben de bunu görmüştüm. Rakip şirketle birlikte orman perisi konsepti için çekim yaptığından beri bu şehirde kalıyordu. Belli ki Jungkook da Lena'nın mesajını ciddiye almıştı.

KAMU SEDANG MEMBACA
Dört Mevsim | Taekook
Fiksi PenggemarTıpkı Shakespeare'in oyunu gibi, son aşkımızla karşılaşmışız gibi, birbirimizden başka kimseyi görmedik. Sana dünyaları verdim, çünkü her şeyimdin. Yazımı ve kışımı verdim sana. Sıcak ve soğuk şu mevsimlerde gerçekten birbirimizi sevdik mi? - Four...