Odamda beni bıraktığı gibi yatmış, telefondan yayını izliyordum. Çok tatlıydı be. Yayının ilerleyen saatlerinde yorumlarda birkaç sapıkça yorum görmüştüm ve bu moralimi bozmuştu. İçimden oraya çıkıp o benim demek geldi. Ama bunu yaparsam net Felix beni çiğ çiğ yerdi o yüzden bu olmazdı.
Sakince yayını izlemeye karar vermiştim ki bu yorumlar daha da arsızlaşmaya başlamıştı, içim sinirle dolarken aklıma gelen fikirle hızlıca ayağa kalktım ve odasına doğru ilermeye başladım. Odasının kapısına geldiğimde direkt kapıyı açtım ve içeri girdim.
Kafasını hemen bana çevirmişti. Geçenki şeyi yapacağımı düşünmüş olmalı ki gözlerinde hafif ışıltı ve tedirginlik görmüştüm. Ama ne yazık ki Lixie bugün onu yapmayacağım. Yavaşça yanına doğru yürüdüğüm de ekrana bakıp bir şeyler yapmıştı. Anladığım kadarı ile kamerayı ve mikrofonu kapatmıştı. Yanına tam anlamıyla yaklaştığımda koltuğunun köşelerinden tutup yüzüne yaklaştım "3 yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum. Kıskanıyorum."
(nur yazdı tşk zöcböznvçxncöznc)
Ne olduğunu anlamayarak kaşlarını çattı. Elimi fareye uzatıp üstümde hiçbir şey olmamasını umursamadan kamerayı geri açtım. Gülümseyerek el salladıktan sonra Felix'e baktığımda sinirlenmiş görünüyordu. Ona da gülümsedikten sonra bilgisayara dönüp kamerayı tekrar kapattım. "Ne yapıyorsun Hyunjin?" Sırıtıp boynuna eğildim. "H-hyunjin... Ne yapıyorsun!?" Beni itmeye çalışsa da geri çekilmedim. İz kaldığından emin olduğumda çekilip baktım. Gerçekten de izi kalmıştı.
Gururla gülümsediğimde ayağa kalkıp odanın duvarında asılı olan aynanın karşısına geçti. Şokla boynuna bakıyordu. Bense ellerimi eşofmanımın cebine sokmuş tepkisini bekliyordum. Bağırıp çağıracak belki bana vuracaktı. Buna zaten hazırdım. Yaptığım şeyin yanlış olduğunun da gayet farkındaydım. Sadece içimdeki sese engel olamamıştım işte.
Bakışlarını aynadan bana çevirdiğinde gözlerindeki öfkeyi gördüm. Resmen burnundan soluyordu. Hızlı adımlarda bana yaklaşıp sert bir tokat attı. Yüzüm vuruşun etkisiyle sağa dönerken acıyla yüzümü buruşturdum. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" Boy farkımız sebebiyle yüksekten bakıyordum ona. "O yorumları sende gördün." Zaten çatık kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı. "Ee? Sende Felix'i emeyim de arsız yorum yazmasınlar mı dedin?" Hangi cesaretle bilmiyorum ama bir adım daha yaklaştım. "Benim olduğunu bilsinler istedim." Yüzü sinirden kırmızıya dönmüştü. "Nerden senin oluyorum ya!? Evcil hayvan mıyım da sahipleniyorsun beni!?" Haklıydı. Bu olayda tamamen haklıydı zaten. Ben hala boş boş kendimi savunmaya çalışıyordum. "Özür dilerim." Kapının yanına gidip açtı ve eliyle dışarıyı gösterdi. "Yayından sonra konuşacağız. Çık dışarı."
Başım yerde dışarı çıktım. Ardımdan sertçe kapıyı kapattı. Odama gidip kendimi yatağa attım. Sırtımı unutarak biraz sert bırakmıştım kendimi. Acıyla yüzümü buruşturdum. Komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Hemen yayına girdim. Bir süre sonra kamerayı açtığında boğazlı kazak giydiğini gördüm. Bu hava için fazla kalındı.
Özür dileyerek yayına devam etti. Chatte ise benim hakkımda birkaç yorum gördüm. Olayın ne olduğunu "doğru" tahmin edenler vardı. Gerçekten FBI bu insanlar...
Kalan bütün yayını izleyip ardından uyumak üzere telefonumu kapattım. Tam arkamı dönmüştüm ki odamın kapısı çalındı. "Hyunjin? Uyudun mu?" Ses vermedim. Sabah konuşmak en sağlıklısıydı. Bir süre ses gelmeyince gittiğini düşündüm. Fakat ardından açılan kapı bu tezimi çürüttü. Yüzüm duvara dönüktü. Uyuyor gibi davranıyordum. Biraz yaklaştığını hissettim. Ardından yatağın ucuna oturdu. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama bir süre durdu öyle. Nefes alış veriş sesini dinliyordum sadece. Hiç konuşmadı. Birden saçlarımda hissettiğim elle ilk önce irkilmiş sonrasında ise şaşırmıştım. Saçımı okşuyordu. Uykum gelmeye başlamıştı. Ardından ayağa kalktı ve dışarı çıkıp kapıyı kapattı.
Gözlerim anında açılırken yatakta doğruldum. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp deli gibi atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Sinirli değil miydi? Ellerim istemsizce saçlarıma gitti. Aptal aptal gülümsüyordum bir de.
Tekrar yatıp sakinleşmeye çalıştım. Liseli bir ergen gibiydim şu an. Yatakta tepiniyordum. Saçımı okşadığında gelen uykum o gidince anında gitmiş, yerini heyecana bırakmıştı. Bu en yakınlaştığımız zaman olmayabilir ama bana sinirli olması gerekirken bunu yapması... Çıldıracak gibiyim.
^^
Erkenden kalkıp hazırlanmıştım. Felix uyandırmak için odasına gittim. Belki uyanmıştır diye kapıyı çaldım. Ses gelmeyince uyuduğunu anlayarak içeri girdim. Yorganı örtünmek yerine yorgana sarılmıştı. Hafif uzun saçları yüzüne dökülmüş, yatağı pencerenin hemen yanında olduğu için yüzüne vuran sabah güneşi güzelliğine güzellik katmıştı. Dün gece onun yaptığı gibi yatağın ucuna oturdum. Saçlarını okşasam uyanır mı ki? Zaten uyandıracağım. Uyansa da bir şey olmaz.
Elimi yavaşça saçlarına uzattım. Hafifçe okşarken biraz huysuzlandı. Hemen elimi geri çektim. Saatlerce burada durup onu izleyebilirdim. Ama vaktimiz yok.
"Felix. Hadi kalk geç kalacağız." Mırıldanarak gözlerini araladı. "Nereye geç kalacağız?" Unutmuş muydu? Vaz mı geçti acaba? "Şey, bugün benim yerime çekime gidecektin. Unuttun mu?" Yatakta doğrulup saçlarını karıştırdı. "Unutmuşum. Tamam çık da hazırlanayım." Başımı sallayıp odadan çıktım.
Bir süre oturma odasındaki koltukta oturdum. Kapının açılma sesini duyduğumda kafamı ona çevirdim. Salaş uzun kollu bir kazak, altına da mavi dar kot pantolon gitmişti. Sade ama çok hoş bir kombin yapmıştı. Ayrıca boynundaki morluğu da sanırım kapatıcıyla kapatmıştı.
"Yüzüm orada değil Hyunjin." Kendime gelip bacaklarındaki bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Özür dilerim." Başını iki yana sallayıp kapıya yöneldi. Bende arkasından koştum. "Bunu sana borcum olduğu için ve hala yaralı olduğun için yapıyorum. Eve gelince eşyalarını toplarsan sevinirim." Yüzüm asılırken suratıma bile bakmadan yürümeye devam etti.
Apartmandan çıkıp arabama doğru ilerledik. Felix kaza yaptıktan sonra arabası, daha önce de olan ufak tefek kazalar yüzünden, kullanılamaycak hale gelmişti. Beni geçip hızlı adımlarla şoför koltuğuna oturdu. "Ben kullacacağım." İtiraz etmedim ve diğer tarafa oturdum.
Bir süre sonra ajansa vardık. İçeri girince kartımla Felix'i de geçiriyordum ki güvenlik bizi durdurdu. "Beyefendi kartınız yoksa geçemezsiniz." Kendi kartımı gösterdim. "O benimle." Güvenlik bir karta bir bana baktı. "Özür dilerim Bay Hwang. Buyrun ben sizi alıkoymayayım."Gülümseyerek Felix'in geçmesi için kartımı tekrar geçirdim.
Biraz yürüdükten sonra Mark'ın mesajında yazan çekim odasına geldik. "Hyunjin!" Sesin geldiği yöne bakınca Mark'ı gördüm. Ona doğru yürürken Felix de peşimden geliyordu. "Hyung, bu Felix. Bay Choi'ye göstermiştim." Felix'i süzerken başını salladı. "Evet evet tarif etmişti. Felix söylenenden daha yakışıklısın." Felix teşekkür ederken utanarak başını yere eğdi. "Hyunjin sen nasılsın? Kaza geçirmişsin diye duydum." Gülümsedim. "Daha iyiyim. Ama hala çok hareket edemiyorum." Anladığını belli ederek başını salladı. "Hadi bakalım Felix. Gel de başlayalım." Mark arkasını dönüp soyunma odasına doğru giderken Felix de onu takip etti. Küçük bir çocuk gibi koşturuyordu.
Soyunma odasının önünde bir süre bekledikten sonra dışarı çıkan Felix'e baktım. İçinde mavimsi bir gömlek üstünde de siyah takım elbise vardı. Saçlarını ortadan ayırmış ve alnını açmıştı. Nefes kesici duruyordu.
"Nasıl olmuşum?" Soruyu soruş şekli ve verdiği pozuyla düşüncelerim savrulmuş ve onun bir bebek olduğunu tekrar hatırlatmıştım. "Çok güzel olmuşsun." Büyük gülümsemesini bana sunup çekim alanına gitti.
Üç belki de dört saat orada durup poz vermesini izledim. Hemde hiç bıkmadan. Her üstünü değiştirişinde bana özel verdiği pozları izledim ve sanırım benim Lee Felix'e olan hislerim sandığımdan daha güçlü.
aşık olmuşsun oğlummm neyse
Şöyle bi reklam atayım benim hesabım ne de olsa chocolatshake
hadi bb🍫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Streamer °Hyunlix° [Tamamlandı]
Fanfictionhyunlixie: Bence bir çay için @lixie @hwanghyunjin ↪hwanghyunjin: Bu kim? ↪hyunlixie: Bu çocuk senden hoşlanıyor ↪lixie: nE #1 fic #1 hyunlix w/wonscat