things you can't change

1.7K 173 217
                                    


I can still feel you hold my hand,
little man

And even the moment I knew
You fought it hard like an army guy

Remember I,
leaned in and whispered to you

Zayn olmadığı ve en son evden çok kötü bir halde ayrıldığı için huzursuz gecenin bir yarısında uyandığım beşinci gündü. Gözümü açtığım an ilk baktığım şey onun tarafındaki boşluk oldu.

Ağrıyan sırtımı tutarak doğrulup komodinin üzerindeki bir bardak suyu içtim. Sancılarım son birkaç gündür çoğalmıştı ve bunu tamamen son bir haftadır yaşananlara bağlıyordum. Zayn kötüydü ve o kötü olduğu için ben de kötü hissediyordum. Birbirimizi her zaman hissetmiştik.

Ne zaman dönerdi, bilmiyorum ama yanımda olup sancılarımı dindirmesini istiyordum. Belki ben de onunkileri dindirebilirdim.

Sırtıma bıçak saplanıyor gibi hissettiğimde olduğum yerde bir süre kıvrandım. Bardağı bırakıp tekrar uykuya dalmayı denediğimde ise asla başaramamıştım. Garip şekilde rahatsızdım, huzursuzluğum fiziksel yaşamımı da etkiliyordu.

Neredeyse yarım saat sonra, saat üçe yaklaşırken uyumaktan vazgeçip en azından ağrılarımı geçirmesi için duş almaya karar vermiştim. Sıcak su her zaman iyi gelmişti. Zayn de iyi gelirdi. Keşke burada olsaydı ve karnıma sıkıca sarılsaydı diye içimden geçirirken ayağa kalktım.

Telefonumun ışığıyla lambanın tuşuna kadar ilerledikten sonra sonunda etraf aydınlıktı. Yatağında uyuyan Oreo'yu bir süre izledim. Bozuk ruh halim yüzünden nedensiz bir şekilde kendime gülerken havluyu almak için geriye dönmüştüm.

Dolaptan yeni havlu çıkarırken gözüm aynada yansıyan bir yere takıldı. Yatağa.

Gülüşüm solarken yavaşça arkamı döndüğümde gördüğüm şeyin gerçek olmaması için dua etmeye başlamıştım. Havlu ve telefon elimden düşerken aynaya dönüp geceliğimi kontrol ettim.

"Hayır," Çığlık atmamak için ellerimle ağzımı kapattım. "Hayır."

Uzun süre daha şoka girmiş şekilde etrafı izledikten sonra sonunda neler olduğunu anlamıştım. Delirmişcesine ağlamaya başladığımda aynadaki görüntümden nefret ettim. Ellerim karnıma kaydı.

"Beni bırkamış olamazsın," diye seslendim ona. "Hayır. Beni bırakmış olamazsın."

Dizlerimin üzerine düştüğümde hemen önümdeki telefona uzandım ve doktorumu aradım. Açmayacağından çok korkmuştum ama nöbet saatine denk gelmiştim.

"Efendim Earth?"

"K-Kanamam var."

"Ne?"

"Kanamam var ve ne yapacağımı bilmiyorum."

"Çok mu?"

"Evet."

"Ağrın var mı?"

"Evet."

Birkaç saniye sessiz kaldığında burnumu çekip ağlamaya devam ettim.

"Earth, hemen hastaneye gel."

"Sen o-orada mısın?"

"Evet. Buradayım. Acele et."

"Tamam."

Matias'ı arayıp olanları özet geçtikten sonra beni alması için beklerken ağlayarak üzerimi temizledim ve hazırlanıp onu beklemeye koyuldum. Durumun ne kadar acil olduğunu anladığından hızlı gelmişti.

exile ¬ malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin