all we are is skin and bone

2.6K 173 178
                                    

Sınır koymadığımda oy vermeye tenezzül etmediğiniz için +100 vote

Şimdiden kıskançlıktan kuduruyorum.

Sadece düğünde çok fazla bekar kız olmamasını umuyordum. Çünkü üzerindeki takım elbiseyle şu an öyle tapılası görünüyor ki John burada olsaydı beni umursamadan üzerine atlardı.

Salona girdiğimizde yanından geçtiğimiz insanlar dönüp ona iki kez bakacaktı. Güneş gibiydi. Ona bakmak için güneş gözlüğünüzün falan olması lazımdı. Yoksa gözleriniz bozulabilirdi.

Yine de çok sinirlenmeyip iyi tarafından bakmaya çalışacaktım. Herkes onu arzulayacaktı ve ben karnımda ondan bir parça taşıyordum. İstedikleri kadar delirebilirlerdi. Çünkü Zayn'in, uğruna delirdiği kişi bizzat bendim.

Onun da aynı şeyleri düşündüğünü bakışlarından anlamıştım. Hazır olduğumdan beri gözleri sürekli göğüs dekoltemde geziniyordu. Eh, bakılmayacak gibi değildi. Hak veriyordum.

Ben de tekrar onu baştan aşağı süzdüm. Beyaz gömleği, ince siyah kravatı ve üzerine aldığı siyah ceket vücudunu çok, çok iyi gösteriyordu. Bacaklarını mükemmel bir şekilde saran siyah pantolonunda takılı kaldım. Düşük bel giymeyi severdi ama bu seferki karnına kadar uzanıyordu. İçine aldığı gömleği sayesinde gördüğüm kemeri bile içimde bir şeyleri hareketlendirmeyi başarmıştı. Pantolonu kasıklarını öyle iyi sarmıştı ki... Resmen bir şahesere bakıyordum.

Fiziğine en çok bu kelime yakışırdı. Baştan aşağı, her detayı özenle yaratılmış bir şaheser.

Çok karizmatikti. Çok karizmatik ve hamilelik hormonlarından mı, bilmiyorum ama çok erkeksiydi. Üzerine atlamamak için kendimi tutuyordum. Gözlerimi bedeninden ayırmak işkence gibiydi.

Zaten bu bedene bakmamak gözlerime haksızlık olurdu.

Tanrı onu yaratırken saatlerini harcamıştı ve sonra da dünyaya gönderip geri kalanlara ne yarattığını göstermek istemişti.

Yaklaşıp elimi tutarak beni etrafımda çevirdiğinde elbisemin etekleri havalandı. Bir tur döndükten sonra sertçe göğsüne doğru çekti ve dudaklarını boynuma bastırdı.

"Fazla... Güzel olmuşsun."

Utanıp başımı omzuna yasladığımda hafifçe tenimi okşadı. "Sen de." diye mırıldandığımı büyük ihtimalle duymamıştı.

"Fotoğrafını çekmek istiyorum. Yani istersen. Hatıra kalır."

İçten bir gülücük sundum. "Olur."

Beni pencerenin önüne sürükleyip perdeyi biraz çekti ve içeri hafifçe güneş ışığı girmesini sağladıktan sonra cebinden telefonunu çıkardı. Ona birkaç farklı şekilde poz verdim.

"Ellerini karnına koysana." dedi telefonla beraber eğilirken.

Bu sıralar bunu kendisi yapmayı seviyordu. Gece uyurken arkamdan sarılıyor ve ellerini karnıma yerleştiriyordu. Henüz inanılmaz bir değişiklik yoktu karnımın büyüklüğünde ama böyle kıyafetlerim üzerinden ellerimi yerleştirdiğimde hamile olduğum anlaşılıyordu.

Eh, Zayn de bu duruma deliriyordu.

Söylediğini yapıp büyümeye başlamış karnımı bir elim altta ve diğeri üstte olacak şekilde tutarak ona baktım. Gülümseyerek bir süre daha fotoğraf çekmekle uğraştı. Sıkıldığımda fotoğraflara bakmak için yanına gittim.

"Çok güzel." diye mırıldandı fotoğrafları incelerken. Kollarımı boynuna sarıp yanağına bir öpücük bıraktım.

"Ne zaman gideceğiz?"

exile ¬ malikWhere stories live. Discover now