6

22.2K 2K 7.1K
                                    

"MİNHO HYUNGG BURDAYIM"

Evet buluşmuştuk ahah bana kim karşı koyabilir ki şaka şaka. Şöyle bi süzünce fena değildi. Altına siyah boyfriend pantolon üstüne de krem rengi bir gömlek  giymişti. Saçlarını ortadan ikiye ayırmıştı. Ah Minho anan Yunan tanrısı mıydı be adam. Yanıma geldiğinde düşüncelerime ara verip büyük bir sırıtma ile yüzüne baktım.

"Ne var neden öyle bakıyorsun?" Alayla gülüp "Göz benim sanane" demiştim. Ne yani az kalsın adama taptığımı mı söyleyecektim?? Kaçsın gitsin sonra sapık mıyım sanki hangi devirdeyiz aa.
"Ee hyung ne yapalım bugün?"

"Bilmem sen istedin dışarıya çıkmak"
Bolmom son ostodon dosoroyo cokmok

" Ahah peki hyung. İlk önce meşhur KAHVEYİ içelim" Kahveyi bastırarak söylediğim için yüzünde gülümseme oluşmuştu. Bu adama kaşar gibi eriyorum. Bir cafe seçmiş oturmuş kahvelerimizi bekliyorduk. Hiç bilmediğim bi kahveyi önerdiği için onu içmek istemiştim. Bok var Jisung her şeyi de iste zaten.

"Ee hyung tek başına yaşayabiliyor musun?"

"Evet bazen sıkılıyorum ama sorun değil."

Sen iste ben balkondan bile atlar gelirim Lino.
"Ev arkadaşı mı arıyorsun?" O sırada kahveler geldiğinde başıyla onaylayarak hm sesi çıkartmıştı.

"Aslında evet olabilir hiç fena fikir degil." Kahveler yarıya inene kadar her konudan konuşmuştuk. Cafeden çıktıktan sonra etrafta dolaşmaya başlamıştık. Fotoğraf bile çekilmiştik. Bu sefer fotoğraflarda gülümsüyordu.

"Hyung"

"Hm?"

"Sahile gidelim mi?"

"Olur gidelim." Güzel.
Minhoyu sahile götürme sebebim akşamları sahil hem sessiz hem güzel oluyordu. E romantik an işte miss gibi çocuksun Jisung. Değerini bilmeyenler utansın.

Sahile geldiğimizde yan yana yürüyorduk. E konuşsana amk dilini mi yuttun hadi Jisung yaparsın.
"Bence Changbin hyung Felixten hoşlanıyor."
Gerçekten mi Jisung aklına bu mu geldi. Minho ile göz göze gelmiştim bunu söyledikten sonra "Çok mu belli oluyor?" Demişti.

WHAAAT HOOLLY MOOLYY. "Evet yani ben anladım böyle şeyleri çabuk anlarım ahah." Az yalan at Jisung az önceye kadar haberin bile yoktu. Minhonun bişeyler mırıldandığını duymuştum.

Yan taraftaki oyuncakçıyı gördüğümde heycanla Minhonun koluna girip onu sürüklemeye başlamıştım. Oyuncakçının önüne geldiğimizde bakışıyorduk sanırım niye geldiğimizi anlamaya çalışıyordu.

"Neden mi geldik balonum bitti dostum balon alıcaz gir içeri."

İçeri girdiğimizde sırasıyla dizili peluş rafları, arabalar, kıvır zıvır falan vardı. Minhonun kolundan ayrılıp balonların nerde olduğunu görevli kıza sorup balonların olduğu bölüme gittim. Minhoya göz ucuyla baktığımda peluş oyuncakların yanında olduğunu görmüştüm en azından oyalanıyordu. Balonları aldıktan sonra ayağa kalkıp Minhonun yanına gittim. Kedi peluşlarına bakarken yüzümde yumuşaklık hissettim.

Minho  yüzümün hizasında bir peluş tutuyordu. "Çok benziyorsunuz ha?" Peluşa baktığımda elinde sincap peluşu tuttuğunu farketmiştim. Güzel seçim Lino. Gözleri ne aldığıma kayarken açıklama yapma gereği duymuştum. "Ah, bunlar su balonu." Minho yüzünü buruşturmuş kafasını iki yana sallamıştı.

"Ne yani bu kadar mı sevmiyorsun balonlarımı çok kırıcısın hyung..." Dudaklarımı büzüp yüzümü astığımda bakışları yüzümün her tarafını incelemiş en son dudaklarıma kaymıştı oh my GOD.

Su Balonu | MinsungWhere stories live. Discover now