🐍|36|-Dönüş 🐍

155 17 1
                                    


Yine bir bölümle karşı karşıyayız. Neredeyse alışkanlık yaptığım bölüm düzeltmeme hastalığımı anlayışla karşılayın... 12,3 bin olduk ve gittikçe büyüyoruz. Hepinizi seviyorum... Bölüm sizlerle

Elimdeki asayla oynamayı bırakırken neden kimsenin harekete geçmediğini anlamıyordum. Ölümyiyenlerle birlikte Sihir bakanlığını basmış ve yönetimini ölümyiyenlerden birine vermiştik. Ama yoldaşlıktan kimse benimle iletişime geçmeye çalışmamıştı ve bu da daha çok öfkelenmeme neden oluyordu. Narcissa benimle konuşmak istediğinde ona Voldemortun zihin okuduğunu hatırlattım. Eğer planladığım şeyleri ona anlatsaydım Voldemort bunu kolaylıkla anlayabilirdi.Voldemort onunla dost olmayacağımı biliyordu ve her an harekete geçebilirdi. Kapı açılınca içeri giren saygısıza bakmak için başımı çevirdim.

"Hangi kanıbozu-"

Sözümü Belatrix'in Draco'yu engellemeye çalışması ile yarıda kaldı. Draco'yu buradan kovmak istememe rağmen Belatrix'i kovmak daha akıllıcaydı.

"Benimle kimin konuşacağına sen karar veremezsin Belatrix."

Bana iğneleyici bakışlar atarken konuştu.

"Yakında ardında iz bırakmadan ölüp gideceksin sana o gün bu sözleri hatırlatacağım."

Kapıyı kapatıp çıktığında Draco'ya bağırdım.

"Seninle konuşmayacağım o yüzden Dışarı çık."

"Neden buraya geldin biz zaten sana yard-"

"Eğer bana yardım etmek istiyorsan defol git! Sadece git tamam mı! O gün nasıl çekip gittiysen şimdi de aynısını yap!"

Bana doğru adım atarken zaten beyaz olan teninin daha da solgunlaştığını ve gözlerinin altındaki belirgin morluklardan iyi olmadığını anladım. Gözlerine baktığımda ise içimde çözemediğim bir his vardı. Ona karşı sinirli olmamın yanında acı çekiyordum. Kendimi ona karşı savunabilirdim. Ama attığı her adımda benliğim onun ellerine geçiyor gibiydi. Dibime kadar geldiğinde elimi tuttu. Ve ben ona söylemem gereken herşeyi unutmuştum. Kendimi yalnız hissediyordum ve bu kez teslim olmamalıydım. Bileğimi açıkta bıraktığında ondan kurtulmaya çalıştım. Bileğimi o kadar sert tutuyordu ki her an yüzüne yumruk atabilirdim. Kolumdaki işareti kazımaya çalışmıştım ve işarete birşey olmasada kolumda henüz kabuk bağlamayan yara ve çizikler vardı. Elini yaranın üzerinde gezdirirken yüzümü buruşturdum.

Draco- Canın yanıyor de mi?

Sessizliğimi korurken onu yılanlara yedirmeyi düşünüyordum.

Draco- Ama benim canım daha çok yandı.

"Bırak! Pislik ölümyiyen."

Bileğimi bırakırken Büyü yapıyordu. Asamı çıkaracağım sırada asam elimden uçmuştu.

"Odamdan çık!"

Draco- Odan... Kendini buraya ait hissettiğini söyleme bana.

Yüzünü bana döndüğünde ona küçümseyen bakışlar attım.

"Ölümyiyen olmamı isteyen sen değil miydin? Pardon yanlış söyledim beni ölüm yiyen yapan sendin de mi?"

"Basit bir işaret nereye ait olduğumu göstermez Kristin."

"Haklısın sen başından beri buraya aittin. İşaret olmasa bile."

Draco "Snap'te de aynı işaret var. Ona neden aynı şeyleri söylemedin?"

Söyleyecek hiçbirşeyim yoktu.

"Lily Potter'la arasını yapabilmek için mi?"

Duyduklarımla hayrete kapılırken bu bardağı taşıran son damla olmuştu.

Sarışın PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin