𝐂𝐚𝐬𝐢𝐧𝐨

227 35 68
                                    

"Benimle dalga geçiyor olmalısın!"

"Hayır. Sana kolay gelsin."

"Jooheon bekle!" dedi odasına yönelen arkadaşına. "Ne yani Minhyuk'u da alıp oraya mı gideceğim?!"

"... Evet? Bu zamana kadar sözleşmeye güvendin ve onu her yere götürdün. Şimdi neden yapmıyorsun?"

Başpolis öfkeyle derin bir nefes verdi. "Ben bir polisim Jooheon. Ne yapmamı bekliyorsun? Bir kumarhaneye gidip bütün gece orada bir adamı mı gözetleyeceğim?"

"Üzgünüm dostum ama emir büyük yerden." diyerek baktı kapının önünde duran Hyunwoo'ya. "Changkyun ve ben işin zor kısmını halledeceğiz, listedeki doktorları takip edeceğiz. Siz ise sadece Leo ile ilgileneceksiniz. Hallet ve gel dostum."

"... Ah, peki."

İçine düştüğü bu çukurdan kurtulmanın imkansız olduğunu bilerek ilerledi hücrelerin olduğu koridora doğru. O gün hastanede Minhyuk'la konuştuktan sonra değişmişti bütün fikirleri. Ancak bunu tam olarak düşünmeye fırsat bulamamış, Doktor Leo denen adamın yaptıkları ile ilgilenmek zorunda kalmıştı.

"Nereye?"

"Leo'nun peşinden gideceğiz."

"Yuh, buldunuz mu hemen?"

"Polis olduğumuzu unutuyorsun galiba. Sadece telefon sinyallerini kullandık."

"Ah tabii, nereye gidiyor peki?"

"... Kumarhane."

Lee Minhyuk, 4 yıl önce teslim olarak yüzyılın en tehlikeli suçluları arasına, adını 931103 olarak yazdırdı. Üstün zekası ve bildikleri normal insanlar ile kıyaslanamazken, bir hücrede çürümekti onun kaderi. Yıllarca acı çektikten sonra bile gülümseyebilen, zekasından gram kaybetmeyen kişiliği ve cesareti başpolisi daha fazla düşünmeye iterken, birkaç gün önce öğrendikleri tamamıyla değiştirmişti düşüncelerini. Yıllar önce baktığı o hastalar kimindir bilinmez, ansızın öldüler. Genç bir doktorun katil olduğunu kanıtlayacak hiçbir delil yokken halk ona katil adını verdi. Oysaki tek suçu parçaladığı cesetlerken, belki de bunu da aldığı ilaçlar yüzünden yapmıştı.

(...)

Arabanın kapısını hızla kapatırken yuvarlak çerçeveli, soluk sarı renklerindeki gözlüklerini çıkardı Minhyuk rüzgara karşı. Ledli tabela doğrudan yüzüne yansırken gülümsedi ve düzeltti ceketini.

"Bu kadar hazırlanman şart mıydı?"

Bordo renklerindeki gömleğinin bilinçli olarak açık bıraktığı düğmeleri yüzünden görünüyordu güllü kolyesi. Boynunda bir elmas gibi ışıldarken, ona uyumlu olan açık renkteki ceketi ve pantolonu ile oldukça iyi görünüyordu. Başpolis onu süzerken bile anlamıştı içeride olay çıkarmak istediğini.

"Neden bu kadar sorun ediyorsun anlamıyorum. Endişelenme, sadece siyah gömlek ve kravatla bile benden daha yakışıklı görünüyorsun. Gölge düşürmem sana." dedi ve gülümsedi dostça olmayan bir şekilde. Rüzgarın etkisi ile hafifçe savrulan saçlarını düzelttikten sonra Hyungwon'un önüne kadar geldi. "Plan nedir?"

"..."

"Tanrı aşkına bu kadar süzüleceğimi bilseydim bunları giyinmezdim."

"Of sus artık. Doktor Leo hastaneden çıktığı gibi buraya geldi yani o hastaya verdiği iğnelerden bazıları hala çantasında olmalı. Tek bir iğne alsak yeterli, ama yine de yanımda kelepçem var."

"A-ah tutuklayacaksın, pekala. Gidelim."

"..."

"Sen cidden etkilendin mi?"

≪ 𝐅𝐚𝐭𝐚𝐥 𝐋𝐨𝐯𝐞 ≫ HyungHyuk & JooKyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin