𝐔𝐧𝐤𝐧𝐨𝐰𝐧

497 52 51
                                    

Oturduğu sandalyede hafifçe dönerken düşüncelere dalmıştı genç ancak başarılı polis. Elinde saatlerdir dönen kalem artık bir rutine girerken etraftan gelen telefon sesleri, bağırışmalar ve konuşmalar bu rutine eşlik ediyordu dev bir orkestranın oluşturduğu ritimcesine. Derin bir nefes aldı genç polis bunlara karşılık, hemen ardından da oturduğu sandalyesinden doğruldu. Bugün yeniden düşüncelere daldığı bir günün başlangıcı olmuştu. Belki de öylesine gelip geçen düşünceler. Polis olmasını sorguluyordu, suçluları, reddedilen kanunları. Mezun olup bir karakola yerleşene kadar hiç düşünmemişti bunları. Yani insanlar neden kanunlara karşı gelir ki? Kanunlar toplumu bir arada tutan en önemli şeydir. Hiçbir insan suç işleyecek kadar çaresiz olamaz.

"Hey! Sesimi duymuyor musun Hyungwon?!"

"H-hm?"

"Ah sen.." Göz devirdi Jooheon. "Seninle konuşuyorum, aklın nerede? Yürüyüp gidemezsin öylece."

"Yine hangi gereksiz durumdan bahsediyordun, anlat."

"Kırıcısın."

"Biliyorum."

"Changkyun'u ziyarete gitmek için başkomiserden izin almayı başardım sonunda. İşim var dedim yani eğer sana sorarlarsa sakın sevgilisine takılıyor deme, önceden yaptığın gibi."

"Hmm.. Bilemiyorum, söz veremem."

"Aa hadi ama lütfen Hyungwon," dudağını büzerek sızlanmaya başladı yaşça küçük olan. Hareketleri olgun bir polise uymayacak kadar çocuksuydu ve kimse bunu sorun etmiyordu. "2 hafta önceki mezuniyetine bile gidemedim. Sık sık görüşemiyoruz-"

"Pazar günleri yanına gidebilirsin. İzin almak zorunda değildin."

"Sürpriz yapmakta mı suç? Hem hava kararıyor, sevgilim ile güzel bir akşam geçirmek istiyorum. Sen sadece nereye gittiğimi söylemesen yeter."

"Jooheon."

"Evet?"

"Git artık."

"Hala kırıyorsun."

"Biliyorum." Sırıttı Hyungwon aralarında geçen bu kesintisiz sohbet sebebiyle. Odak noktası hızla değişirken gelişini gördüğü kişi için gülümsedi. "Hey, kıdemli başpolisimiz," Yapılı genç çenesini kaşırken elindeki soluk pembe renklerindeki dosyayı inceliyordu. Hyungwon'un kendisine olan bu rahat seslenişine karşılık başını kaldırdı ve kaşlarını çattı. Samimi olduğu bu kişinin rahat davranışlarını bir başkası duyarsa onun için sorun oluşturabilirdi. "son günlerde neden elinizde aynı dosya ile dolaşıyorsunuz?"

"Herkesin içinde bana samimi davranmazsan sevinirim Hyungwon, başın bir gün ciddi belaya girecek."

"Haklısın Hoseok, üzgünüm."

"İkinizde burada olduğunuza göre size bir iş vermem gerekecek."

"A-ama ben-" diye başladı cümlesine Jooheon, asla bitiremeyeceğini bilmesine rağmen.

"Bu adresteki hastanede sürekli olay çıkaran bir hasta yakını varmış. Birkaç gün önce ufak bir ekip gönderdik ama az önce aldığım habere göre ciddi şeyler olabilir. Oraya gitmenizi istiyorum, itiraz etmenizi değil. Anladın mı beni Jooheon?"

".. Anladım efendim."

"Tamam, ben gidiyorum o halde."

"Görüşürüz." diyerek yanlarından ayrılan Hoseok'a baktı Hyungwon. Kısa bir süre sonra sırıtarak yanındakine döndüğünde Jooheon gergince bir nefes verdi.

"Pekala, hızlı olursak hala gidebilirim Changkyun'un yanına. Acele et."

"Peki, peki."

Sorun tam olarak bu olmalıydı. İnsanların kanunlara karşı gelmemek için hiçbir sebebi yoktu. Hiçbir gerekçeleri yoktu. Her şey çocuklukta gelişirdi. Eğer bir çocuk sıkı bir eğitimden geçerse toplumu oluşturan, değerine değer katan iyi bir birey olurdu. Ancak suçu daha küçükken tadanlar... Bir ceza almadıysalar muhtemelen kanunlara karşı gelen kişi olacaktı.

≪ 𝐅𝐚𝐭𝐚𝐥 𝐋𝐨𝐯𝐞 ≫ HyungHyuk & JooKyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin