"Yani... Anlattıkları doğruydu."
"Üzgünüm.."
"Sorun değil, tamam mı? Yanında büyüdüğün birine bu kadar bağlanmış olman ve güvenmen sıradan bir şey." Elindeki kağıt ve kalemi masanın üzerine bıraktıktan sonra kalktı ayağa. Sorun yoktu, kalbini işin içine katmadığı sürece. Hüznünü görebildiği genç doktor ayağa kalkarken derin bir nefes verdi ve arkasını dönerek sandalyesine doğru ilerledi başpolis. "Şimdilik Jung konusunu rafa kaldırmak zorundayım. Birçok doktorun sorgusuna hala bakmadım."
"Hyungwon.."
"Evet?"
"Hyungwon."
"Ne oldu Minhyuk?"
"Neden bana bakmıyorsun..?" Hyungwon olduğu yerde kaldığında, Minhyuk yavaşça tuttu onun kolunu. Kendisine arkasını dönen adama karşı başını eğerken, gözünden akan yaşı aldırmadı. Yılların acısını başpolise anlattıktan sonra hissetmeye başlamıştı. Eski Minhyuk'tan eser yoktu adeta. Cesur bakışlarının ardında saklardı korkusunu. Gülümsemesinin karşısında korkardı insanlar. Şimdi ise korkuları o bakışlarının önüne geçerek ağlamasına ve gülüşünün solmasına sebep olmuştu. "Karşına çıkmasaydım-"
"Asla böyle hissedemezdim." Arkasındaki genç doktora döndükten sonra baktı onun gözlerine. "Korkuyu, endişeyi, hüznü ve aşkı asla hissedemezdim. Anlamıyorsun değil mi? Kötü olduğunu düşündüğün bu siyah duygular hayatın bir parçası. Gerektiğinde acıda çekmeliyiz." Sağ eli onun yanağına ulaştığında gözlerini kapattı Minhyuk. Yanağındaki sıcaklık bütün bedenini sarmış, azda olsa sakinleşmesini sağlamıştı. "Bu sayede öğreneceğiz yaşamayı."
"Ama değişmene sebep oldum. Değişmeme sebep oldun. İnsanlar bu yüzden kızıyor sana.."
"İnsanların dedikleri gerçekten umurunda mı?"
"Hayır, hayır değil ama dedikleri seni incitirse umurumda olur. Benim için bu kadar çabalayan birinin zarar görmesi hoşuma gitmiyor."
"Değiştiğimiz falan yok. Sadece kim olduğumuzu keşfettik. Eksik yönlerimiz gün yüzüne çıktığında bizi yargılamaya başladılar. Daima yaptıkları gibi.." Gülümsedi. "Eğer bunu umursarsan zarar gören sen olursun. Duymazdan gel onları."
"..."
"Ya, neden ağlıyorsun ki şimdi?"
Sarışın olan başpolisin göğsüne yaslanırken "Senin yüzünden.." diye mırıldandı. "Beni ağlatacak şeyler söylüyorsun. Kalbim sana kapılıyor ve söz geçiremiyorum. Gözyaşlarım bitmek bilmiyor, tükenmiyor. Bittiğine inandığımda karşıma çıkıyorsun ve ruhum dağılıyor. Her parçam başka bir duyguyu tadıyor." Başını kaldırdı ve baktı uzun olana. Aralanmış dudakları hemen gözlerinin önünde, sessizce dinliyordu kendisini. "Ve bir daha toparlanamıyorum..." Hiç şüphesiz onu öpmek ve bir şeytan olarak yeniden kavuşmak istiyordu cennetine. Parmak uçlarında yükseldi. İki eli onun göğsüne yerleşirken, fısıldadı. "Yaşadığımı hissettiriyorsun."
Dudakları birleşirken şaşkınca gözlerini araladı Hyungwon. İçinde olduğu durumu anlayamadan sarışın olan elini yanağına koyduğunda gözlerini kapattı yavaşça. Nasıl böyle bir his olabilirdi dünya üzerinde? Onun solan dudaklarından aldığı tat hiçbir şekerde yoktu. Tadına baktıkça daha fazlasını istiyor, daha fazlasını aldıkça canını yakıyordu. Minhyuk yavaşça ondan uzaklaşırken aynı anda araladılar gözlerini.
"Sana anlatacaklarım var.." diye fısıldadı.
"Ne hakkında..?"
Baktı gözlerine. Dudakları konuşmaya hazır bir şekilde aralanırken, uzaklaştı Hyungwon'dan. "Nadir hastalıklar hakkında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
≪ 𝐅𝐚𝐭𝐚𝐥 𝐋𝐨𝐯𝐞 ≫ HyungHyuk & JooKyun
Fanfictionİşlediği suçlarla hapise atılan Doktor Lee Minhyuk, yıllar sonra Polis Chae Hyungwon'a yardım etmesi karşılığında geçici olarak serbest bırakılır. Ülkede oluşan ve aniden büyük ses getiren nadide hastalıkların peşine düşen ikili, hiç beklenmedik bir...