BÖLÜM 3- THİSMİA BİTKİSİ

200 11 2
                                    

Lorena' dan (bundan sonraki tüm bölümler onun anlatımıyla yazılacaktır)

İnsan yaşantısını anlamıyordum. Bin sekiz yüzlü yıllarda her şey daha anlaşılır ve açıktı. En son geldiğimde, sokağı çıkarken dahi olsa giydiğim kabarık balo kıyafetlerinin içinde daha rahat hissediyordum. İnsanlar çok daha görgülü ve nazikti. Şimdiyse... İğrençti dünya. Hem kıyafetleri, hem düşünceleri. Adının Cason olduğunu öğrendiğim kahverengi saçlı ve aynı renk gözleri olan uzun boylu çocuğun düşündükleri aklıma geldiğinde yine midemin bulandığını hissettim. Beni ilk kez görmüşken nasıl böyle düşünebilirdi? Öte yandan benim kadar olmasa da beyaz tenli ve aralarında en uzun boylu olan, açık kumral saçları dağınık ve mavi gözleri olan çocuğun düşünceleri dikkatimi çekmişti. Benim kullandığım otları merak etmişti. Buna alışık değildim. Daha önceden iki tane talihsiz insan dadanmıştı başıma ama onların üstünde unutturma fısıltısını kullanabilmiştim, bazı insanlar ne olduğunu anlamayıp intihar ettiği için o fısıltıyı kullanmamız yasaklanmıştı. 

İşime başlamadan dünyanın yeni halini görebilmem için annem ve babamdan birkaç haftalık izin almıştım. Sonrasında okul başladığında kaydımı yaptırıp normal bir bir çocuk gibi okula gidecektim ve haberci mediocrislerden haber bekleyecektim. Emirleri alıp bizlere görev vermekte yükümlüydüler. Yer altı dünyasında herkesin bir görevi vardı, insanlar gibi yan gelip yatmayı sevmezdik. 

Sabah gün daha yeni doğarken o kızın atalarının bizi avlamak için hayatı pahasına çalışmış avcılardan olduğunu düşündüğüm için ve bundan tedirgin olduğumdan haber vermeye bir kağıt ve kalem bulup, yanında cam bir şişeyle nehrin kenarındaki körfezin ucuna oturmuştum ve üstümdeki dizimin bir karış üstüne, beyaz ve küçük çiçek desenli elbise yüzünden ayaklarımın bileklerime kadar berrak ve açık renkli suda olmasını kolaylaştırıyordu. Bin sekiz yüzlerde bu su daha açık renkli olsa da buranın insanlarının en azından temiz su kaynaklarına olan saygısını anlamıştım. Kulaklarımın daha farklı olduğu görünmesin diye saçlarımı açık bırakmıştım, üstümdeki toprak ve çamurdan arındığımda bitkinliğim ve güçsüzlüğüm de evimdeki banyoda benimle beraber yok olup gitmişti ve itiraf etmek gerekirse, bin sekiz yüzlü yıllardaki soğuk sudansa buradaki ılık suyu tercih ederdim. Mavi mürekkepli kalemi biraz incelemenin ardından perşömen kağıdını elbise yüzünden fazla açık olan dizime yaslayıp mediocris alfabesiyle habercilerden benim peşime takılanın bulması için bir not yazmaya başladım.

Sevgili Arve;

Sapasağlam geldim dünyaya, sayende. Bu yüzden teşekkür etmek istiyorum ancak çok daha büyük bir sorunumuz var gibi görünüyor. Özür dileyerek söylüyorum ki; yeryüzünde adım attığım ilk yer insanlar tarafından keşfedilmişti ve dört lise öğrencisi beni fark etti. Her zaman yaptığımı yapamadım, çünkü yasaklandı. Ben de başkalarına söylemelerini engelleyecek karışımı ve fısıltıyı hazırlayıp onlara verdim. Ve eminim, bizim hakkımızda kimseye bir şey söylemeyecekler. Ancak içlerinden birisi; Abby O'Connor, eski avcı ve bilgin Reece O'Connor un soyundan geliyor. Son avcılardan biri  olabilir, elinde bizim hakkımızda alfabemizle yazılmış bir günlük var. Bizden haberdarmış fakat efsane olduğumuzu düşünüyor, atalarının deli olduğunu zannediyormuş. Merak etmeyin, alfabemizi asla öğrenemeyecek, varlığımızı biliyor fakat gerçeği ve damarlarındaki kanı fark etmeyecek. Sizi temin ederim Arve; kehanetin gerçekleşmesine göz yummayacağım. Varlığımızı korumaya yemin ettim. Kralıma ve kraliçeme iyi olduğumu bildirirseniz sevinirim.

Sevgilerle;

Lorena...

"Lorena" mavi gözlü çocuğun ayırt edilebilen sesini duydum arkamda. Fakat dönmek yerine bir umut çekip gitmesini bekledim. Serin su ayaklarımı okşarken ve güneş tepeden ilk ışıklarını yüzüme vururken aradığım yalnızlığı bulmuştum, adının Blaise olduğunu öğrendiğim çocuğun planımı bozmasına izin vermek istemiyordum. Ama dileğim kabul olmadı ve ayağındaki ayakkabılarını çıkartıp yanıma oturdu, benim gibi ayaklarını suya daldırdı. Üstünde beyaz, dar bir tişört ve siyah bir basketbol şortu vardı. açık kumral saçlarının dağınıklığından ve alnında birikmiş, boynunda damla damla duran terlerden koşu yaptığını anlayabiliyordum. Nefesleri pek düzenli sayılmazdı. Bana dönerek,

TOPRAĞIN ARDINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin