içeride içememiştin değil mi ?

199 18 76
                                    

Felix altına giydiği eteğin içine yerleştirdiği tişörtünü düzeltmiş bugün için ayırdığı takılarını masanın üstünden teker teker alarak kombininin tamamlanmasını sağlamıştı. Jisungdan son dakika aldığı ' bu gece gelmeyeceğim' mesajı ne kadar canını sıksada yarınki izin gününü boşa geçirmek niyetinde olmadığından enerjisini kaybetmeden beline taktığı çantasının içine alması gerekenleri yerleştirdi ve yaptığı sade makyaja son kez bakarak evden çıkmıştı.

Evinin önüne çağırdığı taksi o aşağı indiği anda apartmanın önünde durmuş ve felixin yeni başlayan geceye şimdiden artı bir puan vermesini sağlamıştı. Yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle taksinin kapısını açtı ve bir kazaya sebebiyet vermemek için biraz kısa olan eteğini tutarak arabanın içine yerleşti.

Taksicinin şaşkın bakışlarını hiçe sayarak ' bu bakışlara almışmış olması en büyük sebepti ' gülümsemesini soldurmadı ve " 2518. Sokağa lütfen " kısaca gitmek istediği yeri söyledi. Sokak gece mekanları olarak o kadar meşhurdu ki sadece numara bile yetiyordu. Zaten taksicide ufak bir baş sallayıp arabayı istenilen istikamete doğru sürmeye başlamıştı.

Kısa süren yolculuk bittiğinde Felix çantasından çıkardığı parayı adama uzatıp üstünü almadan yavaşça taksiden indi ve insanların fazlaca olduğu sokağa baktı. İşte hayatın eğlencesinin başladığı saattler gelmişti ve Felix etraftaki insanların yanından geçerken atılan kahkahaları ve birbirine sataşan insanları dinliyordu.

Biraz ilerde jisungun sadece bir kere geldiği halde çokça bahsettiği hatta dilinden düşürmediği barı gördü şöyle uzaktan bir bakınca ne kadar büyük olduğu belli oluyordu. Büyük tabelada yazan ve neredeyse tüm sokağı aydınlatan ' Streetlight ' yazısına baktı adının hakkını veriyormuş gibiydi.

Çok fazla düşünmeme kararı alarak adımlarını bara yöneltti ve kapıdaki görevlilere yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle selam vererek içeri girmişti. Bugün her zamankinden daha pozitifti akşama kadar yorulmuş olsada kendine zaman ayırmak ferahlamasını sağlamıştı.

Yüksek sesli müzik kulaklarını doldururken yavaşça kalabalıklaşmaya başlayan ve ciddi manada büyük olan mekanı iyice gözden geçirdi. bolca siyah ve kahverengi tonları ayrıca birazda puslu bir havası vardı. Geniş alana yayılmış masalar ve bir sokağı aydınlatır gibi yer yer yerleştirilmiş ışıklandırma ortama tuhaf bir sakinlik veriyordu.

Üzerine sabitlenen bakışları aldırmadan içkileri hazırlamaya başlayan barmenin önündeki uzun masaya ilerledi ve ince uzun sandalyelerden birine özenle oturdu. Kendisi için bir içki söylediğinde ortalığın gittikçe dolduğunu ve seslerin müziği yavaşça bastırmasıyla derin bir nefes aldı.

///////////////////////////

Changbin mekanının önünde duran arabadan inmeden koltuğun üstünde duran silahını beline yerleştirdi ve bol ceketiyle üstünü kapattı. Büyük siyah arabanın kapısını açan adamlarından biri çekilerek changbinin inmesini bekledi ve arkasından kapıyı kapattı.

" Siz burada kalın bir tatsızlık çıkmadığından da emin olun " Sokağı baştan aşağı kontrol ederken tam arkalarında duran arabanın içinden çıkan minho ve Chana baktı. Kafasıyla içeriyi işaret ederken ikisinden bir onaylama almasıyla onları beklemeden içeri girdi.

Cumartesi günlerinden pek hoşlanmazdı. Her cumartesi mutlaka kontrole gitmesi gereken bir iki mekanına bakmak için rahatının bozulmasından nefret ediyordu. İçeri girer girmez önüne dizilen birkaç garsonun baş selamınıda geri çevirmemişti.

" Bay hwang'ı çağırmamı ister misiniz efendim ? " Biri tam yanında durup sorduğunda changbin kısaca kafasını sallamıştı. İçeri her zamanki gibi doluydu ve herkes memnun görünüyordu. Burayı hyunjine emanet etmekle iyi bir karar verdiğini düşündü.

Bir yere oturmayı reddetti ve kendinden geçmişce dans eden insanları izlerken hyunjinin gülümseyerek kendisine yaklaştığını gördü. " Hyung bende seni bekliyordum " gülüşüne karşılık vermiş ve " işler yolunda gibi " demişti memnun ifadesiyle. Hyunjin onun gibi gözlerini barda gezdirdi ve " evet hafta sonları oldukça dolu oluyor " demişti.

Sonra duyduğu gürültüyle odağını hyunjinden aldı. Bir sandalye yere düşmüştü ve iki kişi tartışıyor gibi görünüyordu. Pek kimsenin umrunda olmayan kavga belkide mekanın sahibi olduğu için ilgisini çekmişti.

Sarı saçlı çocuk... Changbin bir süre durup onu inceledi sarı parlak saçlarını , beyaz ve dar tişörtünü , siyah kırmızı eteğini , beline taktığı çantasını ve tişörtüyle uyumlu beyaz Converse'lerini. Sonra kafasını iki yana sallayıp ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Müzik yüzünden ne konuştuklarını duymasada sarı saçlının kızgın olduğu oldukça belliydi. Adam ona yaklaşmaya çalıştığında ellerini kaldırıp onu itti. Ama adam alayla sırıtıp duymadığı şeyleri söylediğinde sarı saçlının bulduğu ilk bardağı adama fırlatmasıyla adımlarını o yöne çevirdi.

" Hyung boşver birini gönderir hallederim ben " hyunjinin sesini duysada dikkate almayarak ilerlemeye devam etti.

" Ne oluyor burda ? " Keskin bakışları ikili arasında gidip duruyordu. Sarı saçlı sinirle soluduğunda changbin onu daha yakından inceleme fırsatı bulmuştu. Kalın ve şekilli dudaklarına sürdüğü parlatıcı içerideki ışık yüzünden iyice renklenmiş görünüyordu. Gözlerindeki hafif renklerde parlatıcısına inat kayboluyormuş gibiydi. Lanet olsun gerçekten çok güzeldi...

Bu düşünceleri bozansa diğer adamın " sen işine bak bücür " diye alayla konuşmasıydı. Changbin bozuntuya vermeden sarı saçlıya gülümsedi. " Eğer burda ne olduğunu söylerseniz belkide kendi yoluma giderim " sakince konuştuğunda bakışlarını zorlasa olsa diğerine çevirmişti.

" Sanane burda ne olduğundan sana işine bak dedim " changbin diğerinin sinirle havaya kalkan yumruğunu tutmak için elini kaldırıcakken onu engelleyen şey bilekliğinin sarı saçlının ince eteğine takılması olmuştu. Yinede böyle şeylere alışkın olduğundan hızla diğer elini kaldırıp diğerinin yumruğunu avucunun içine aldı ve onu geriye itti. Kısa bir saniyeliğine bilekliğinin takıldığı yere baktı ve oldukça yırtıldılığını görünce eteğin iki ucunu sıkıca tuttu.

Sarı saçlarının tepkisine bile bakamadan tekrar ona yaklaşan adama karşı ceketini biraz geriye çekip belindeki silahı gösterdi. Şimdi alayla gülme sırası ondaydı. " Beni onunla korkutamazsın ! " Diğeri bağırdında artık insanlar durmuş onlara bakıyordu.

Ama changbin kendine tanıdık gelen sesi duydu " ama belki biraz destekle korkutur " Chan sakince konuşurken parmaklarını çıtlatarak minhoyla adama yaklaşıyordu. Peşlerinde de bir iki kişi daha vardı. Changbin adamın gözünde yer edinmeye başlayan korkuyla sıkıntıyla nefes verdi uğraşmak istemiyordu. " çıkarın bunu burdan dışardakilere söyleyin bir daha sokmasınlar " Chan itiraz etmek istesede iş çıkmasın diye omuz silkmekle yetindi.

İkisi adamı çıkarırken şok olmuş şekilde kendisine bakan sarı saçlıya döndü. " Yürü hadi " elini eteğinden çekerse bacaklarının oldukça açılacağını bildiğinden onu eteğini tuttuğu yerden yavaşça çekmişti. Felix onun yanında yavaşça yürürken " beni nereye götürüyorsun bilmiyorum ama bu eteğin hesabını vereceksin " Felix kızgın çıkan sesiyle konuştuğunda changbin ilk defa duyduğu derin sesle şaşırarak yanına döndü " o ses senden mi çıkıyor ? " Şaşkınca sorduğunda ikiside durmuş birbirlerine bakıyordu.

Sonrasında omuz silkip diğerinin anlamsız bakışlarını boşverdi. Felix yavaş adımlarla ona eşlik ederken changbin girdikleri koridorun sonundaki odanın kapısını açtı ve diğerini içeriye soktu. Eteğini tutmayı bırakmıştı ve üstündeki ceketi çıkararak sarı saçlıya uzattı. Felix yüzünden başka bir yere bakmayan adamın elindeki ceketi alıp koltuklardan birine oturdu ve bacaklarını kapattı. Önce ufak odayı sonraysa karşısında iki bardağa içki dolduran adamın kısa kollusu yüzünden hareket ettikçe kasılan kol kaslarını inceledi. Gerçi içerdeki adamı tek eliyle itebildiğine göre bu oldukça normaldi.

Changbin kafasını kaldırıp kendini inceleyen çocuğa gülümsemiş ve eline aldığı bardakla masanın etrafından dolanıp sarı saçlıya ilerlemişti.

" İçeride içememiştin değil mi ? "

Tekrardan merhaba demek hoş ~
Şimdiden herkese iyi okumalar 💜

2518.StreetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin