bölüm sonu canavarı

109 14 24
                                    

Jisung yine gece kaldığı nöbet yüzünden sabaha karşı koltuklardan birinde uyuyakalmıştı. Şimdi ise etrafındaki sesler yüzünden uyanmış olsada gözleri açılmamak için direniyordu. Dün çok yoğun olmasada Felix gittikten sonra yorulmuş ve sıkılmıştı.

Felix demişken aklına anında dün " neler oluyor ? O kim ? nerden tanıyorsun ? yoksa seni evine bırakan adam mı ? "  Diye tonlarca soru sorması ve ' sonra anlatırım ' adlı geçiştirme konuşmaları gelmiş ve felix geldi mi diye bakmak için zorlada olsa gözlerini açmış etrafa kısa bir göz atmış ve önce ortalığı batırmamak adına tuvaletin yolunu tutmuştu.

Yıkadığı ve kuruladığı yüzüne bir kere kendine gelmek adına hafifçe vurmuş ve cebindeki gözlüklerini takmıştı. Sarkan gözlük ipini başının üstünden atmış ve saçlarını düzeltip felixe bakmak için çıkmıştı. Ama görünüşe göre bay Lee kıçını kaldırıp daha gelememişti. Gerçi saat kaçtı ki ? Cebindeki telefonunu çıkarıp baktığında oldukça erken olduğunu gördü. Yinede gelmeliydi arkadaşı burda tekti değil mi ?

Tekrar hastaların bulunduğu kısma gelmiş ve dün vurulmuş şekilde gelen hastanın ameliyatına giren doktor parkı görmüştü. " Ah jisung bende seni arıyordum. " Adamın kendisini görür görmez konuşarak yanına gelmesiyle ' acaba birşey mi oldu ? ' diye düşünsede belli etmeden gülümsemişti. " Aslında dün gelen hastayı kontrol için gelmiştim ama bir telefon aldım. Benim yerime kontrolü yap ve beni mutlaka haberdar et. " Bay parkın bunu hızlıca söylenip gitmek için hareketlenmesiyle arkasından sadece mırıldanmıştı.

" Tabii emredersiniz. Hastanenin kölesi burda zaten. "

Adımlarını sürüyerek numarayı hatırladığı odaya gitti. Kapalı kapıyı yavaşça açtı ve etrafa göz attı. Dün felixle olan adam ufak koltukta iki büklüm uyuyordu. Birini daha hatırlıyordu ama o ortalıkta görünmüyordu. Sonra yavaşça açılıp kendisine bakılan gözleri gördü. Sanki birini gözetliyormuş gibi kapının açık kısmından kafasını uzatmış baktığından boğazını temizleyerek duruşunu dikleştirdi ve odaya girip kapıyı kapattı.

" Uyanmışsınız. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? " Sakin tonda tuttuğu sesiyle uyuyan ve adını bilmediği adamı rahatsız etmemeye çalıştı. Diğerinin sessiz kalıp önce koltuktaki adama bakışını sonra kendisini dikkatli süzmesine dikkat vermeyerek yatağın ucundaki masadan dosyayı aldı ve adına baktı.

" Bay Lee eğer konuşacak enerjiyi bulamıyorsanız kafanızı sallamanız yeterli. " Jisung dosyayı tekrar yerine bırakırken yavaşça kayan gözlüklerini tekrar yerine ittirmişti. " Seni... " Yeni uyandığından ve ağrısı olabiliceğinden güçsüz ve hırıltılı çıkan sesini düzeltmek için boğazını temizlemişti. Beni mi ? Beni ne ?

" Seni hatırlıyorum. " Jisung gülümseyip kafasını sallamıştı. " Dün buraya geldiğinizde size ilk müdahaleyi yapan bendim. Büyük ihtimalle bilincinizi tamamen kaybetmeden önce gördüğünüz son kişi bendim. Şimdi soruma cevap alayım kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? " Jisung aynı tonda konuşmasına devam etmişti.

Ama minho... Minhoydu değil mi ? Evet evet ismi buydu. Minhonun kafasını iki yana salladığını gördü. " Hayır. Seni hatırlıyorum. Seni barda gördüm. " Yüzündeki ufakta olsa yer edinmiş sırıtma jisungun telaşa kapılıp yutkunmasıyla büyüdü.

" Birine benzettiniz sanırım. Hem baya da enerjiniz varmış. "

" Sanmıyorum bay sincap bu yanakları hatırlıyorum. Ve diğer herşeyi de. "

Minho hafifçe güldüğünde sarsılan omuzları yüzünden yarası tüm acı sinyallerini yollamış ve yüzünü ekşiterek elini yavaşça yarasına götürmesini sağlamıştı. " O piçi umarım öldürmüşlerdir. " Sessiz mırıldanması jisungu endişesiyle konuyu dağıtmaya itmişti.

2518.StreetМесто, где живут истории. Откройте их для себя