20. Yazdım Sonu Yeni Baştan

1.9K 119 75
                                    

Bölümün adından da anlaşılacağı üzere bu bölüm açık uçlu sondan tatmin olmayarak kendi finalini yazmak istemeyip mutlu bir son okumak isteyenler için alternatif final niteliği taşımaktadır kjdfldmşlç özel bölüm/alternatif final karışımı gibi düşünebilirsiniz, keyifli okumalar bebişlerim.

-------------

İnsanoğlunun şu fani dünyada yaptığı her şeyin, adına huzur denen duyguya ermek için olması ne kadar garipti. Üstelik her insana farklı şekillerde ulaşırdı o duygu; kimine sıcak bir ekmeğin kokusuyla, kimine anasının kucağında, kimine bir çocuğun masum gülümsemesiyle, kimine ise önüne bir kap mama konan minicik bir kedinin onu besleyen ele sürttüğü başıyla gelirdi yüreği saran o rahatlık.

Bazılarına rüzgârın taşıdığı denizin kokusuyla gelirdi, bazılarına yaprakların hışırtılarıyla.

Bazılarına mavilerle gelirdi, bazılarına yeşillerle, bazılarına karalarla.

Bazılarına da ete kemiğe bürünür, insan diye görünürdü. O huzura dokunabilir, onunla konuşabilir, onu sevebilirdiniz. Yıllarınızı o vücut bulmuş huzurla geçirmek ister, her güne onun kucağında uyanmak isterdiniz. Ellerinizden alınmasın, sizi hiç bırakmasın diye didinir dururdunuz.

Ve şanslıysanız, son nefeste bile huzurun ellerinden tutuyor olurdunuz.

Yeni yeni aydınlanan günün çadırlarında yarattığı loş aydınlıkta bile zümrüt gibi parlayan, kapaklarının arkasından daha yeni çıkmış uyku mahmuru yeşil gözlere bakarken zihninden bunları geçiriyordu esmer genç. İnsanların bulmak için debelenip durduğu ancak onun çoktan vazgeçtiği ve aramaya bile çalışmadığı huzur, bir yaz günü karşısına bu güzel, yeşil gözlerle çıkıvermiş ve kısa zamanda hayatının merkezine kurulmuştu.

Kıpırdamadan onu izleyen Kubilay'ın, kendi elleriyle sinekkaydı tıraş ettiği esmer yüzüne uzandı yeşillerin sahibi ve hafif bir tebessümle okşadı.

"Günaydın sevgilim."

Kubilay yüzündeki eli tuttu ve gözlerini kapatarak dudaklarını beyaz ele dokundurdu. Bakışlarını yeniden Timuçin'e çevirdiğinde kendi dudaklarında da mutlu bir tebessümün izleri vardı. Ne çok seviyordu yanı başında yatan adamın öpücüğüyle gül harmanı gibi pembelere bürünmüş yüzünü. Timuçin'e ait olup da sevmediği ne vardı ki zaten?

"Günaydın sevgilim." Bir yandan onu selamlarken bir yandan da çıplak teni üşümesin diye onu kendine çekiyordu.

Timuçin ile geçirdiği her gün, ara sıra önemsiz didişmelere sahne olsa da çok ama çok güzeldi. Aralarındaki sevginin tuzu biberiydi bu didişmeler, aşklarına ayrı bir lezzet katıyordu. Gerçi çoğu zaman bu didişmelerden zararlı çıkan Kubilay oluyordu; Timuçin ona kızgın olduğunda baharatlı parfümleri sevmeyen Kubilay'a inat, parfümü boca ediyor ve dibine kadar girip onu rahatsız ediyordu. Sonrası ise biraz daha laf dalaşı, ardından gelen kıkırtılar ve birbirlerinin kollarında sonlanan bir gece oluyordu.

Evet, Timuçin'e ait olup da sevmediği bir şey vardı; baharatlı parfümü.

Şu an gözlerini kapatıp ona sokularak sakince nefes alan sevdiğini, kanından yaratılmış kızıl bir gölün içinde neredeyse kaybettiği günden beri onunla geçirdiği her anın kıymetini bilerek yaşıyordu esmer genç. Sevdiği adamın sırtında gezinen parmaklarının ucunda hissettiği ve her sevişmelerinden sonra öpmeyi asla ihmal etmediği karnındaki yara izleri ona neyi atlattıklarını asla unutmamasını anımsatır gibiydi.

Hayatı hatırlamak istemediği anlarla doluydu ve yıllar önce bir de o gece eklenmişti listeye. Bazen hâlâ ellerinden Timuçin'in kanının kokusu geliyormuş gibi hissediyordu, özellikle de kâbuslarından sıçrayarak uyandığı gecelerde. Neyse ki bu defa tek başına savaşmak zorunda değildi şeytanlarıyla, sertçe nefes alırken onunla birlikte sıçrayan Timuçin neler olduğunu adı gibi bilir, tek kelime etmeden başını alıp sıcak göğsüne, tam kalbinin üstüne yaslar ve yüreğinin atış sesiyle sakinleştirirdi Kubilay'ı.

Sezenler Olmuş | bxb |Where stories live. Discover now