7. Kuytularda Gizlediğin Aşk Sarar Omuzlarını Ansızın

1.6K 193 86
                                    

Rüyaların gerçeklere, gerçeklerin rüyalara teslim olduğu belirsiz zamanlar vardır. Zihin bulanır, gözlerin gördüğü gerçek midir yoksa sadece bir hayal, bir yanılsama mıdır ayırt edemez insan. Yalnızca gerçek olmadığını kesin olarak bildiği durumlarda sıyrılabilir içinde bulunduğu seraptan.

Yanağında hissettiği el ile kara gözlerini araladı Kubilay. Odanın loş aydınlığında, bulanık bakışlarının arasından seçtiği mavi gözler ile gördüklerinin bir rüya olduğunu anladı. Çünkü bu mavi gözlerin ona son bakışının üstünden seneler geçmişti, gerçek olamayacağını bildiği bir anın üzerinde fazla düşünmeye gerek yoktu.

"Sezen..." diye mırıldandı ve bu ismi andığı anda hissedeceğini sandığı alevlerin yerine, yüreğinde sadece hoş bir sıcaklık belirmişti. Beklentisinin boşa çıkmasının yarattığı şaşkınlıkla Sezen'in ifadesiz yüzüne bakarken yanağındaki el yavaş dokunuşlarla boynuna, omzuna doğru indi ve teninin çıplak oluğunu hissettiği sıcaklıkla fark etti Kubilay.

Yatağa yatarken giyinikti. Yoksa değil miydi? Ne zaman soyunduğunu anımsayamazken belinde hissettiği kol ile başını omzunun üstünden arkaya çevirdi ve gördüğü manzara ile içinde ani bir korku hissetti.

Kendisi gibi yarı çıplak bir biçimde sol yanında yatan Timuçin'in yeşilleri, sağındaki Sezen'in mavilerini gözlüyordu. Ona bakarken beline sarılışı, oyuncağını paylaşmak istemeyen ancak paylaşmazsa annesinden azar işiteceğini bilen bir çocuğun oyuncağını tutuşu gibiydi; güçlü ancak bir o kadar da çekingen.

Sezen'in mavi bakışları bir Kubilay'da, bir Timuçin'de dolaştı ve yataktan kalkıp boşluğa bakarken mırıldandı.

"Ona iyi bak."

Timuçin'e mi hitap ediyordu yoksa Kubilay'a mı, anlaşılmıyordu. Gülümsemiyordu da ancak bir kızgınlık, bir kırgınlık yoktu sesinde. Aksine, yaptığı şeyle içi rahat bir adamın tatmin olmuşluğu gizliydi ifadesizliğinde. Arkasını dönmeden önce yataktaki ikiliye bakıp Kubilay'ın bir zamanlar bakmaya doyamadığı tebessümüyle gülümsedi ve odadan çıkmak üzere arkasını döndü.

"Sezen, gitme!" Kubilay huzursuzca kıpırdadı. Kalkmak, Sezen'in peşinden gitmek, ona bir kez olsun sarılmak ve bir başkasını seven yüreğine söz geçiremediği için ondan özür dilemek, kalbindeki yerini hiçbir zaman bir başkasının dolduramayacağını söylemek istiyordu ancak kılını bile kıpırdatamıyordu.

Huzursuzluğu artarken kendi kendine "Uyan!" diye düşündü ve bunu düşünürken şakağında hissettiği yumuşak dudaklar ile iç geçirerek gördüğü rüyadan sıyrıldı.

"Umarım güzel rüyalar görürsün." diye mırıldandığını duydu Timuçin'in. Siyah saçlarındaki elden gelen sıcaklık, hızla atan kalbini yatıştırırken gözlerini açmak istemiş ancak birbirine yapışan göz kapakları yüzünden kirpiklerini bile kıpırdatamamıştı.

Evinin kapısının çekildiğini duyarken gözlerini zorlayarak açtı ve hırsla yüzünü ovalayarak doğrulurken ağarmaya başlayan günün aydınlığında odasını inceledi. Bulanık zihni, Timuçin'in yokluğuyla biraz daha aydınlanırken gördüğünün sadece bir rüya olmadığını fark etti Kubilay.

Rüyasındaki gibi çıplak olan bedeni ve ufak odada oraya buraya dağılmış kıyafetleri, bu dört duvarın arasında iki adamın bir olduğuna işaret ediyordu. Sarhoş bedenini odasına taşıyan Timuçin'e baktığı, dudaklarını birleştirdiği, giysilerini çıkardığı ve onunla bütün olduğu anlar, birer fotoğraf karesi gibi zonklayan beynine üşüşürken elleriyle yüzünü kapadı.

"Ne yaptım ben?" diye kendi kendine sorarken içinde bir panik duygusunun yükseldiğini hissetti ancak nedeni yaptığı şeyden duyduğu pişmanlık değildi. Timuçin'in yüzüne nasıl bakacağını bilememenin yarattığı bir panikti bu.

Sezenler Olmuş | bxb |Onde histórias criam vida. Descubra agora