Bölüm 33- Haber

5.5K 574 730
                                    

Bölüm sonunda bir duyuru vardır. Lütfen birkaç dakikanızı ayırıp okuyun.

Keyifli okumalar...



Evin bahçesinde otururken düşüncelerim yine birbirine girmiş, beni olduğum yerden tamamen uzaklaştırmıştı.

Ben kendimi korumaya, akıl sağlığımı yerinde tutmaya çalıştıkça devamlı bir şeyler çıkıyor ve ben başa dönüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben kendimi korumaya, akıl sağlığımı yerinde tutmaya çalıştıkça devamlı bir şeyler çıkıyor ve ben başa dönüyordum.

Artık eskisi kadar karamsar ve umutsuz olmasam da her yıkımda tekrar başa dönüyor gibi hissediyordum.

Bu sefer oldu, bitti dediğim anda hayat bana yeni çelmesini takıyor, sonra da alay edercesine gülerek beni izliyordu.

Eve gelmemin üzerinden 1 hafta geçmişti. 1 hafta önce Doruk Beyin geldiği günden beri deli gibi düşünüyordum.

Başıma gelenleri, patronu, babamı, Behçet'i düşünmek beni çok yoruyordu. Akışına bırakmak istesem de beynim buna asla müsaade etmiyordu.

Çevremdeki herkes benim için endişelense de düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Nedenler, ne içinler, bilinmeyenler öyle bir birbirine girmişti ki çözmenin hiçbir yolu yok gibi duruyordu.

Babam, Karan ve diğerleri deli gibi araştırma yapsa da patronun bana nasıl ulaştığı hala muallaktaydı. Cevabı bulunmayan her soru daha büyük bir huzursuzluğa sebep olurken öylece beklemekten başka hiçbir çaremiz yoktu.

Kendimi av gibi hissediyordum. Sanki yaralanmış ve köşeye sıkışmış savunmasız bir avdım ve patron da benim acımasız avcımdı. Boğazımı kesip, nefesime son vermek için an kolluyor, sinsi bir şekilde sıranın ona gelmesini bekliyordu.

Bunu düşünmek bile tüylerimi diken diken ederken titrek bir nefes çektim içime. Kendimi bir türlü iyileştirememek iyice canımı sıkmaya başlamıştı.

Tam artık toparlanıyorum derken yeni bir şey oluyor ve ben sardığım yaralarımın yeniden kanadığını görüyordum.

Belki bedenimdeki yaralar ağır ağır iyileşiyordu ama ruhumdaki yaraların hiçbir tedavisi yoktu. Her bir yaram itinayla o kadar çok kazınıp, kanatılmıştı ki artık iyileşeceklerini de sanmıyordum.

Sanırım onlarla birlikte yaşanmayı öğrenmek zorundaydım.

"Kızım." Babamın sesini duyduğumda daldığım düşüncelerden çıkıp başımı ona çevirdim.

"Hoş geldin baba." Derken kendimi toparlamaya çalıştım.

Sabahtan beri annem, Ertuğrul ve ben evde yalnızdık. Firdevs teyze dernek toplantısına giderken, Karan ve Timuçin amca da işlerinin başına gitmişti.

Babam da önemli bir toplantısı olduğu için sabahtan gelememişti ama anlaşılan işi bitmişti ve gelmişti.

Babam yanıma oturup kolunu bana sardıktan sonra burnunu saçlarıma dayayıp koklayarak öptü. Başımı babamın güven veren göğsüne yaslarken gözlerimi yumdum.

Kirli OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin