Güneş, Ay Ve Gerçek

2.7K 216 107
                                    



  İki elim de zincirler ile bağlanmış bir şekilde vücuduma yine bir sıvı aktarılıyordu. O kadar canım yanıyordu ki, bağırsam bile beni duyacak hiç kimse yoktu. Yıllardır bu kafesin içine hapsolmuştum. Her gün aynı işkenceyi çekiyordum. Bana ne yapıyorlardı?

Gözlerimin rengi bile değişmişti. Kahverenginden sarı lenslere dönüyordu bazen. Kontrol bile edemiyordum.

Gün geçtikçe ne kadar güç kazanmam için beni eğitseler de amacımı bile bilmiyordum. Gerçekten harika derecede kılıç kullanabiliyordum. Tek korumam bu olabilirdi. Bazen eğitmene saldırıp kaçmayı denediğim de oldu. Fakat her seferinde daha kötü şeyler yaptılar. Kılıç ile vücudumda rastgele bir yerlere kesikler atmak gibi.. Ama artık alışmıştım, çünkü kesikler gün geçtikçe çabuk iyileşiyordu. Hatta bazen saniyesinde geçiyordu, büyüklüğüne kalmış.

Yemek konusuna gelirsek.. Benim yemeğim elektrik olmuştu artık. Haftada bir kere yemek yiyordum ve geri kalan günlerde ise elektrik ile şoka giriyordum. Artık insan mıyım ondan bile şüpheliydim.

Hayatım hakkında tek hatırladığım şey, o patlama sırasında parlak altın renginde bir tacı olan adamın beni kucağına alıp birilerine teslim etmesiydi..

Bana sürekli 'Kitsune' diye sesleniyorlardı. Benim de bir adım var bayım. Alice!

Her konuşmaya kalkmamda ise daha kötü şeyler oluyordu..

Zaman geçtikçe benimle ilgilenmesi için başıma daha genç bir çocuk gelmişti. İsmini tam olarak bilmiyorum. Tanışmadık. Ama sanki diğerleri gibi değildi, farklıydı.

Gün geçtikçe benim dilimi bildiğini öğrendim. Onların yanında bana kötü davranması gerekse de yanında kimse yokken gayet iyi anlaşmaya başladık.

  "Seni buradan kurtaracağım Alice, söz veriyorum."

  "Ama Theo, bu çok tehlikeli. Seni öldürebilirler."

  "Merak etme, zaten burada yaşadığım her gün daha da ölüyorum ben." Dedi Theo ve kafesin dışı elektrikler ile çevrili olmasına rağmen elimi tuttu.

  "Amerika'dan geldin değil mi Alice?" Dedi ve saçlarım ile oynamaya başladı.

  "Evet, neden sordun?"

  "Birini tanıyorum, ismi Nicholas."

  "Yani?"

  "Onlara haber verdim, ulaştı mı bilmiyorum ama geleceklerdir. Bundan eminim."

  "Onlar, kim? Theo?"

  "Alice, geliyorlar. Bunu sana yapmak zorunda olduğum için üzgünüm." Theo ağlamaya başlamıştı. "Özür dilerim."

  "Yap şunu!" Dedim ve gözlerimi kapattım. Theo elindeki iğneyi bana sapladı. Çığlık atmam ile birlikte gözlerimin rengi yine sarıya dönmüştü.

  "Özür dilerim.."

🦊

Avengers ekibi yolculuğa hazırlanıyordu. Herkes son hazırlıklarını yapmak için koşuştururken Loki hiçbir şey yapmıyordu.

  "Şu kardeş bozuntuna bir şey söyle Thor, kılını bile kıpırdatmıyor."

  "Sen de şu sevgili bozuntuna bir şey söyle Thor, durduk yere bana sataşıyor."

  "Seni dondurabilirim Loki." Dedi Maria ve elinden buzdan bir hançer oluşturmaya başladı.

  "Benim bıçaklarım daha orijinal, istersen tartışmayalım Maria Cameron!"

Avengers| Kitsune'nin YükselişiWhere stories live. Discover now