Bölüm 6: Ke-Le-Bek

61 7 2
                                    

BÖLÜMLERE BİR YORUM OLSUN BIRAKMADAN GEÇMEYİN :)

Zihninde sürekli başa saran anısıyla saatlerdir oyalandığını idrak edemeyen Adem Bey, bilmem kaçıncı kez volta attığı atölyesinden etrafı gözeterek çıkıp, evin kapısına ulaştı. Gün henüz ağarmamıştı ve hafifçe esen rüzgarın uğultusu geziniyordu boş sokaklarda. Hafifçe tıklattığı kapının eşiğinde beklerken, o yerden kurtulmuş olmasına mı yoksa öyle bir yerin varlığına mı şaşırması gerektiğini bilemiyordu ve yahut o yerde yaşadıklarına... Mehveş olduğunu düşünerek hızla açtığı kapının arkasında babasıyla karşılaşan Sevi, ayaklarının değdiği zemine çakılı kalırken, irice açtığı gözleri, çevresine birikmeye başlayan yaşlarla puslanmaya başladı.

"B-baba..." Nefes alışlarının hızlı oluşuna rağmen, ciğerleri yetersiz oksijen sinyali verircesine sızladığında aldığı solukların yarım olduğunu kalbinin çırpınış sesleri kulaklarında yankılandığında anladı ve hızla babasının boynuna sarılıp, hıçkırıklarını serbest bıraktı. Kızının sarılışına hemen karşılık veren Adem Bey, birkaç saniye sonrasında hemen geriye çekilip, içeriye geçerek Sevi'ye kapıyı kapatmasını söyledi. Büyüyen göz bebeklerinde parlayan korkuyu görmemek imkansızdı. Sevi babasının yanında oluşunun şaşkınlığını üzerinden atabilse dudaklarından iki kelam çıkacaktı lakin titreyen ellerini ağzına kapayıp, babasının yüzüne bakmaya devam etti. Ta ki babası pencereye yanaşıp, dışarıyı büyük bir endişeyle kolaçan edene dek. Sanki bir şeylerden kaçıyor veya birilerinden gizleniyor gibiydi. Sevi derin bir nefes alıp, babasının yanına yaklaşarak ona bir kez daha sarıldı ve bu kez geri çekildiğinde, "nasıl, nasıl buradasın?" diye sordu. Bu sualin ardından tüm mantık dışı olan anılarını tekrar canlandırdı zihninde Adem Bey. Farklı zaman dilimlerine ait kareler bir bir geçti gözünün önünden ve ellerini kızının yüzüne yerleştirip, gözlerinin içine içine baktı.

"Kimse, hiç kimse burada olduğumu bilmemeli..." Saatlerdir bunu düşünüyordu Adem Bey, ilk gözlerini açtığında kurtulmuş olmanın heyecanıyla hemen polise gidip, olanları anlatmak arzusuyla harekete geçmişti lakin eşiğini aşamadığı kapının ağzında suratına patlayan gerçekler durdurdu onu. Babasının sözleriyle kaşlarını çatıp, biraz daha geri çekilen Sevi onu anlayamıyordu.

"N-neden? Buradasın, geri döndün. Hemen Mehveş'i bulmalıyım, Bars ile gitmiş, hâlâ onun yanında olmalı..." Telefonu eline alıp, heyecan ve endişeyle kuşanmış Sevi'yi durduran Adem Bey sertçe yutkundu.

"Mehveş, Bars'ın yanında değil." Telefon ekranındaki gözlerini hızla babasına çeviren Sevi, başını hafifçe sola meylettirerek yine kaşlarını çattı.

"S-sen........nereden biliyorsun?" Başını yere eğerek suçlu bakışlarını Sevi'den sakınan Adem Bey, bir süre sessizliğini koruduktan sonra onun yanına yaklaşıp, bir yere oturmasını sağladı. Zira anlatacaklarından sonra rüzgarda savrulan kuru bir yaprak gibi uçup gidecek olan aklıyla, ayakta durmakta zorlanabilirdi. En baştan başladı Adem Bey ve bazı ayrıntılar hariç her şeyi tek tek anlattı kızına, babasını bir masal anlatıyormuş gibi dinleyen Sevi, onun gözlerinde o anın korku ve heyecanını gördükçe ona inanmaya büyük adımlarla ilerliyordu. Babası sustuğunda usulca ayaklanan Sevi, gözlerini etrafta gezdirip, gülümsedi. Başını sağa sola salladı, düşündü tekrar salladı. Tüm bunlara nasıl inanabilirdi ki? Dünya içinde farklı bir dünya ve insani yönleri olan farklı bir yaratık? Hayır, hayır bu sadece filmlerde ya da kitaplarda olurdu?

"Sen..........belki de sen düştün ve başını bi-"

"Sevi, bunların hepsi gerçek, inanması çok güç biliyorum ama gerçek. Ve inanmanı bekleyecek kadar vaktimiz yok. Buradan hemen taşınacağız, yani taşınacaksın." Sevi babasına içindeki tüm sofistike duyguları barındıran bir bakış savurdu.

KIRMIZI GÜL (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin