Bölüm 27: Hırsız Ve Katil

33 4 1
                                    

Yalnızlığın laneti sirayet etmiş yüreğinin karanlığı onu tümden tesiri altına almıştı. Boşluğa dalmış ifadesiz suretine gece lambasının ışığı vuruyordu ve göz çukurundan taşan yaşlar burnunun üzerinden süzülüp, uzun zamandır kurumayan yastığına düşüyordu. Aniden içi ürperdi ve istemsizce, avcuna tutuşturulduğu günden beri boynunda taşıdığı kar tanesi kolyeye dokundu. Derin bir nefes aldığı esnada gece lambasının turuncu ışığı söndü ve biranda oda karanlığa gömüldü. Başını kaldırıp, pencereye bakan Sevi elektriklerin gittiğini düşünerek üzerinden örtüyü savurup yataktan kalktı. Pencere önünde dikilip etrafı inceledi ama gece olduğu için düşüncesinden emin olamadı. Sokak lambaları yanıyordu.Sonra pencere camına bir ışık yansıdığında hafifçe mavi gözlerini kıstı. Kar tanesi kolyenin minik elmasları ışıldıyordu lakin üzerine, bu yansımanın oluşabilmesi için bir ışık vurmuyordu. Odanın içi karanlıktan sıyrıldığında bu defa cama farklı bir görüntü yansıdı. Nefesini tutan Sevi ağır ağır arkasına döndüğünde ellerini çığlık atmamak için ağzına kapadı. Delirmeye başladığını düşünüyordu.

Kar beyaz kanatlar tüm ihtişamıyla açılırken, avcunda kırmızı bir ışık topu tutan kadının en az kanatları kadar beyaz olan suretinin tüm güzelliği göründü. Omuzlarına düşen sarı bukleler odanın içini gezen hafif bir esintiyle yaprak gibi titredi. Sırtını, yasladığı zeminde kaydırarak yere çöken Sevi, ellerini ağzından çekip gözlerini kapadı.

"Bu......bu sadece bir rüya......sadece bir rüya..." Kendi kendine sessizce fısıldarken onun sesini işitmesiyle hızla çarpan kalbi durmuş gibi göğsünün ortasına güçlü bir sancı çöktü.

"Kızım... Benim güzel kızım." Elini havaya kaldırıp gözlerini açmadan ayağa kalkan Sevi tüm vücudunu sarsan titremenin engelini aşarak konuşmaya çalıştı.

"Hayır, hayır burada değilsin." Tam Sevi gözlerini açtığında ışıltılı bir toz haline gelip kaybolan kanatlar onun bu anın gerçekliğine olan inancını iyice zedeledi. Annesinin yaklaştığı her adımda göğsündeki sancı artıyordu Sevi'nin zira aralarındaki mesafe en aza indirgendiğinde onun yok olacağını düşünüyordu. Bunun bir rüya olmadığını idrak edebilmişti ama şimdi de hayal gördüğünü düşünüyordu. Havva tüm mesafeyi kat ettiğinde elini usulca kaldırıp, kızının yanağındaki gözyaşlarını nazikçe sildi. Teninde onun sıcaklığını hisseden, ciğerlerine dolan kokuyu anımsayan zihninin birbirinden güzel anıları canlandırmasıyla titreyerek elini kaldıran ve yanağında duran ele dokunan Sevi, bu kadar gerçekçi bir hayal olmayacağına ikna olduğu anda annesinin boynuna sarıldı.

"Buradasın.....burdasın, gerçeksin..." Sürekli onun gerçek olduğunu sayıklarken gözlerinden sicim gibi yaşlar boşalan Sevi annasinin kokusunu derin derin soludu ve onu sıkı sıkı sardı. Dakikalarca saçlarına dokunup, başını omzundan ayırmadı. Yüzüne baksa kaybolacağından korkuyordu. Fazla vakti olmayan Havva, çok zor olsa da yavaşça geri çekildi.

"Kalamayacağımı biliyorsun." Gözlerinden yaşlar akarken küçük bir çocuk edasıyla omuz silkti. Yanıtlanması gereken onlarca soru vardı ama hiçbiri umurunda değildi Sevi'nin. Özlediği kahvelere uzun uzun baktı.

"Benim suçum, hepsi benim yü-"

"Sakın, sakın böyle düşünme. Buraya, sana kendini suçlu hissettirmek için değil, asla fırsatını bulamadığımız vedamızı gerçekleştirmek için geldim Sevi. Çok yakında her şey yoluna girecek, babanın söylediği gibi... Hepiniz çok mutlu olacaksınız ve ben sizin mutluluğunuzda yaşayacağım.

Dileğim gerçekleşmiş, benim adı aşk, yüreği umut kızım, kalbinde senin kadar güzel bir aşk yeşermiş. Kalbini karanlığa hapsetme, tüm güzel duygularını özgür bırak. Ben size sahip olabilmek için çok uzun bir yoldan geldim, belki yanınızdaki yolculuğum kısa sürdü ama yanınızda olabildiğim tek bir saniye için bile her şeye değerdi. O yüzden mutlu olun, mutlu ol. Seni, sizi çok seviyorum." Her kelimesi kalbine kazınan annesinin cümlelerinde adeta yeniden doğan Sevi ona yeniden sarılırken "veda etmek istemiyorum" diye fısıldadı. Suallere yer verilmeyen uzun dakikalar tükendi ve istenmeyen veda gözyaşları eşliğinde edildi. Sevi, tüm soruları kendi içinde yanıtlamıştı aslında. Asla veda etmek istemese de annesi geldiği ışıklar içinde kaybolduğunda kalbini derin bir huzur kaplamıştı. Gözyaşları eşliğinde komodinin üzerinde duran telefonunu eline aldı. Saat 03.42'ydi. Engin'e iki kelimelik bir mesaj yolladı ve içindeki tüm güzel duyguları annesinin arzusu üzerine özgür bırakırken, tüm karamsarlığını bahar rüzgarları süpürdü. Gecenin o saatinde telefonun sesini kısmayı unutup, henüz uykuya dalan Engin, mesaj sesiyle uyandı. Sevi'den gelen mesajı gördüğünde ise yeniden uyayabileceğini hiç sanmıyordu.

KIRMIZI GÜL (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin