Bölüm 12: Kar Kokusu

36 3 0
                                    


Hasret duyduklarımın kalbimdeki sızısıyla uyandım. İşin tuhaf yanı, birkaç gün önce delicesine bir kaçış aradığım bu garip yerin de hasreti vardı içimde, daha kurtulamamışken üstelik. Bildiğim dünyaya kavuşma arzum, bilmediklerim ve bilmeye can attıklarımla dolu dünyamda kalma arzumla yarışa tutuşmuştu adeta ve ben, bu mücadelede her türlü kaybedecek gibi hissediyordum. Yavaşça doğrulup, geriye doğru kayarak sırtımı yatağın başlığına yasladım. Kollarımı göğsümde kenetleyip, başımı pencereye doğru çevirdim. Sanırım hasret duyduklarım arasında, geceleri uykum kaçtığında, pencere önünde izlediğim yıldızlarda vardı. Onu yavaş yavaş anlamaya başladım. O pencereleri neden siyaha boyadığını, zira uykudan her uyandığında gün ışığı görmek alışıldık bir durumdu ama günü ışıtan güneş tepedeki konumundan zerre oynamıyorken, bu durum giderek sinir bozucu bir hâl alıyordu.

Bakışlarımı odanın içinde gezdirerek, zihnimde birbirine dolanan düşüncelerin mihnetinden kurtulmaya çalıştım. Boy aynasına doğru kayan bakışlarım hızla gerisingeriye gidip, gardırobun üzerine kilitlendi. Hafifçe aralık bırakılan kapağı gördüğüm anda, benliğimin en büyük parçası olan merakım aklımı ele geçirdi. Dizlerimin üzerinde örtülü olan ince, beyaz pikeyi savurup, yataktan indim. Kaşlarımı çatıp, ürkek adımlarla gardıroba yaklaşırken aralık kısma sıkışmış yeşil kumaş parçası merakımı daha da körüklüyordu. Tam önünde durduğum gardırobun, soğuk demir kulpunu kavradım ve kendime doğru çektim. Aralanan dudaklarıma eşlik eden gözlerim irice açılırken, uyanık olduğumdan biran tereddüt ettim. Gardırobun içi, askılara özenle yerleştirilmiş birbirinden muazzam modelleri ve renkleri olan elbiselerle doluydu. Gardırobun kapısının arasına kumaşı sıkışan yeşil elbiseye doğru yaklaşıp, ne zaman ağzıma götürdüğümün hiç farkında olmadığım elimi uzattım. Askıyı kavrayıp, elbiseyi gardıroptan çıkardım ve yatağın üzerine bıraktım. Boyun ve omuzlarındaki tül detaylarına adeta aşık olduğum elbisenin, transparan kollarındaki desenleri de muhteşemdi. Desenleri zümrüt yeşili olsa da, elbise yeşilin tüm tonlarından oluşturulmuş bir şaheser gibiydi. Üzerimdeki, Bek'in getirdiği krem rengi pijamaları çıkarıp, büyük bir hevesle elbiseyi giyindim. Elbisenin fermuarını çekmek epey zahmetli bir iş oldu ama başardığımda suretimde genişleyen zafer tebessümüyle aynanın karşısına koştum. Bayramlığını giymiş bir kız çocuğu edasıyla sağa sola dönüp, bir yandan da boynumda kalan tülleri düzelttim.

"Babam beni böyle görmeliydi." Kendi kendime söylendiğim kelimeler, boğazımda bir yumru oluştururken, tebessümüm sonbahar yaprağı gibi soldu suretimde ve ruhumdan yükselen rüzgar, solan tebessümümü hunharca savurdu. Zihnime düştüklerinde, kokularını duyumsayıp, ciğerlerimin sızladığını hissediyordum. Başımı yere eğip, kederi iliklerime işleyen kor ateşlerle kaplı bir yolda yürüyormuş gibi yatağa doğru ilerledim. Oturup, derin bir iç çekerek başımı yükselttiğimde gözlerim tesadüfen gördüğü elbise üzerinde kalakaldı. Henüz oturmuşken, ağır ağır doğrulup, gardıroba doğru yaklaştım. Sertçe yutkunup, elimi, gözlerimi ayırmadığım elbisenin askısına uzattım. Elbiseyi çıkarıp gözlerim önüne tuttuğumda nefesim kesildi. Elbise avuçlarım arasından kayarken, elim havada asılı kaldı. Eteğinin üzerindeki yıldız desenlerine kadar aynıydı, rüyamda üzerimde beliren elbisenin ta kendisiydi. Gördüğüm düşün her saniyesi zihnimde yaşanmış bir anı gibi canlanırken, başımı yavaşça yere eğip, eteğindeki yıldızları ışıldayan elbiseye baktım. Bir hışımla eğilip, elbiseyi düzeltme zahmetine girmeden gardırobun içine fırlattım ve kapakları kapattım. Titreyen ellerimi ağzıma kapayıp, olduğum yere çöktüm.

Bu nasıl ürpertici bir tesadüftü böyle?

Daha Kamer ile aramızda geçen o garip diyaloğu hazmedememişken ve rüyamdaki ela gözlerle zaman zaman onda gördüğüm ela gözlerin bana aynı hissi tattırdığını inkar etmek için bile düşünmeyi reddederken, kanımı donduran bu tesadüf kesinlikle canıma kastediyordu. Ellerimi başıma yerleştirip, gardırobun önünde öylece otururken Bek'in endişeli sesi çalındı kulağıma.

KIRMIZI GÜL (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin