Multimedyaya bıraktığım şarkı bölümün içinde geçecek olan bir şarkı, bilmeyeniniz vardır diye eklemek istedim.
Güzel okumalar...
***
Elime keskin bir sızı girince kısık sesli bir nefes çektim. Vesile bana ters bir bakış atıp pansumanını yapmaya devam etti. Sıktığım elimin kanadığını tabi ki ilk o fark etmiş, ışık hızıyla tıbbi malzemelerini alarak yanıma koşmuştu.
"Çalıkuşu sen neden elini sıkıyorsun, biraz daha dikkatli olman lazım." diye söylenerek pansumanı bitirmiş sarma aşamasına geçen Vesile'ye, "Farkında değildim sıktığımın." cevabını verdim. Çok şükür evimde bir doktor yaşıyordu da bir daha hastaneye gitmek zorunda kalmamıştım.
"Daha iyi mi böyle?" sorusuna başımı hafifçe sallayarak cevap verdim. Adil Hoca, "Korkuttun bir an kızım." diyerek araya girince ona doğru gülümsedim. "Sıkıntı yok hocam, doktor bahsetmişti zaten böyle olabileceğinden." Onun yerine Demir, "İyisin ama değil mi?" dediğinde başımı güven veren bir şekilde salladım. Gülümsemekle yetindi.
Konuyu değiştirme arzusuyla, "Bu arada," diyerek tekrar konuşmaya girdim. "Tanıştırmadım sizi." Önce kızları gösterip, "Vesile, Naile," dedikten sonra elimin doğrultusunu çevirip, "Demir." diye bitirdim. Demir samimi bir gülümsemeyle, "Memnun oldum." dedi. Kızlar da nazikçe, "Biz de." diye cevap verdi. Vesile kucağındaki malzemeleri toparlayıp ayaklandı. "Ben şunları banyoya bırakayım, sonra çay koyarım. İçersiniz değil mi?" Demir, "İçmez miyiz ya?" derken Adil Hoca, "Biz kalkarız kızım sen zahmet etme." deyince dudaklarını büküp, "İçmezmişiz." diye kendini düzeltti. Vesile gülerek, "Bir dahaki sefere sözümüz olsun." dediğinde, "Bak o olur." dedi, hevesle.
Bu sefer konuyu değiştiren Adil Hoca oldu. "Aslında Merve ben seninle bir konu hakkında daha konuşmak istiyordum. Eğer kendini iyi hissediyorsan..." Çekingen kurduğu cümleyi ayağı kalkarak kesip, "Tabi hocam buyurun mutfakta konuşalım." diyerek yol gösterdim. Başını sallayarak ayağı kalkıp önden çıktı. Demir'e dönüp, "Kusura bakma, sende misafirsin ama..." diye söze girdiğimde başını iki yana sallayıp, "Adil Hoca benden önce gelir." dedi gülerek. "Hem biz kızlarla muhabbet ederiz, yanlış mıyım?" Kızlara kaşlarını kaldırarak baktığında Naile bana doğru hafifçe göz kırpıp, "Aynen. Siz rahat rahat konuşun." deyince minnetle gülümseyip hocamın peşinden gittim.
Mutfağa gittiğimde Adil Hoca sandalyelerden birine oturmuş, gözlerini masada birleştirdiği ellerine dikmişti. Ne konuşmak istediğine dair bir fikrim yoktu ama bu duruşunun hayra alamet olmadığı kesindi.
Karşısında kalan sandalyeye geçip oturduğumda bakışlarını bana kaldırdı. "Konuşmak istediğim mesela," Kısaca duraksayıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Pek hoşuna gitmeyecek." Kaşlarım istemsizce çatılırken, "Bir sorun mu var hocam?" dediğimde başını aşağı yukarı sallayıp, "Öyle de denebilir." diye cevap verince sinsi bir huzursuzluk içime peydahlandı. Ben bir cevap vermeden önce, "Gerçekten sen daha toparlanamamışken böyle bir konuyu konuşmak istemezdim ama onlar seni karşılarına almadan önce benden duy istedim." diye ekledi. Fazlasıyla tedirgin olarak, "Hocam korkutuyorsunuz beni." dedim. Konuya girmediği her saniye beynim ne konuşmak isteyebileceğini düşünüyordu ve bulamadığı için yorulmuştu.
"Ah be kızım," diye hayıflandı. "Ben sana sormadım mı aranızda bir şey var mı diye? Demedim mi gözünün yaşına bakmazlar diye? Belli kurallar var, bu kuralları bilerek girmedin mi sen bu işe, neden hâkim olamadın duygularına?" Dudaklarım tek bir çizgi halinde gerilirken bakışlarımı kucağımdaki ellerime indirdim. Konunun bu olacağını anlamalıydım. Burak'la olan ilişkimin göz ardı edileceği ihtimali boş bir umuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Rengi: Mavi
RomanceBu kitap "aşk" ile ilgilidir, askerliğe dair ayrıntılı anlatımlar içermemektedir. *** Şu an dünyada yazılmış̧ kaç̧ roman vardır? Milyonlarca. Peki yazılmamış̧ kaç̧ roman vardır? Her bir insanın hayatı sayfalara dökülmemiş̧ birer roman sayılamaz mıyd...