43 | SEÇENEK

119 8 12
                                    

Son zamanların en erken gelen bölümü ile hepinize iyi okumalar ve iyi geceler dilerim :)

***

Burak'ı doğru duyup duymadığımı anlayabilmek adına kendimi ayılmaya zorlayarak gözlerimi kırpıştırdım. Pür dikkat kesilmiş gelecek bir sonraki sesi beklerken direk kapıdan giren Binbaşı'yla birlikte gözlerim kocaman açılarak hızla doğruldum. Bu ani hareketimle kararan gözlerimi umursamayarak bende Burak gibi, şaşkınlıkla, "Binbaşım?" diye mırıldandım, farkında olmadan.

"Siz beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz?" diye çıkıştı Binbaşı, gözlerini bir peşinden odaya giriş yapan Burak'a bir de bana odaklarken. Burak direk açıklama ihtiyacı duymuş olacak olmalı ki, "Binbaşım sandığınız gibi bir durum söz konusu değil." dese de Binbaşı yargı dağıtmaya devam etti.

"Gözünüzün yaşına bakmazlar derken ciddi olmadığımı mı sanıyorsunuz gerçekten? Sizi takip eden kişi beni değil de direk Yarbay'ı arasaydı ne olurdu haberiniz var mı?" diyerek bizi azarladığında kaşlarım anında çatıldı. Burak benden önce davranıp, "Bizi takip eden kişi mi?" diye sordu. Bende onun gibi odağımı Binbaşı'nda topladığımda adam elleriyle yüzünü sıvazladı ve ardındaki koltuğa kendini bıraktı. Dirseklerini dizlerine yasladı.

"Yarbay peşinize birini takmış, bir oyun çevirip çevirmediğinizden emin olmak için." Sesi normal düzeyine inmiş, bize bir abi gibi yaklaşmaya başlamıştı. Burak da bundan güç alarak tekli koltuğa oturdu.

Sinirlerim altüst olarak, "Bu etik olan bütün kurallara aykırı değil mi Binbaşım? Nasıl böyle bir şey yapabilirler?" dedim, dişlerimin arasından. Dakikalar önce içinde bulunduğum sıcaklıktan ve romantizmden keskin bir bıçak darbesiyle ayrılmış, kendimi tekrar gecenin içinde bulmuştum.

"Durum çok farklı bir boyuta ulaştı artık. Birlikte olmanızdan çok onların istediklerini yapıp yapmadığınız önemli gözlerinde. Kuralı ihlal eden ilk çifti zapt edebilmenin peşindeler. Çünkü geri kalana, kurallara uymamanın cezasını en açık şekilde gösterebilmek istiyorlar ve açığınızı arıyorlar." Yorgun sesi, çatık kaşlarımı her cümlesiyle gevşetirken sinirin yanında hüzne boğulduğumu hissedebiliyordum. Neyin içine düşmüştük biz böyle? Gerçekten iki insanın birbirini sevmesi ve ilişkilerini kimseye zarar vermeden devam ettirebilmeleri bu kadar mı absürttü?

"Kim?" dedi Burak, farklı bir noktaya değinerek. Binbaşı başını iki yana sallayarak, "Bunu söylemem doğru değil. Ama şunu söylemeliyim ki şanslısınız. Sizin tarafınızda olan birisi. Şu an eğer başınız belada değilse bu onun sayesinde." diye açıkladı. Elini havada önemsiz bir meseleymiş gibi salladıktan sonra, "Siz bana şimdi neden birlikte olduğunuzu bir söyleyin." diyerek tekrar ciddiyete büründü. Burak'a doğru kaçamak bir bakış attığımda onun doğrudan Binbaşına baktığını gördüm. Beni yatıştırmak için burada olduğunu söylemesini istemiyordum. İnsanların gözünde zayıf biri olarak gözükmeyi hazmedemiyordum artık. Hâlâ bana ilişen gözler olduğunu etrafıma bakmadan da görebiliyordum. Ve o gözlerin çoğunda acıma olduğuna adım kadar emindim. Şimdi de Binbaşının gözlerinde aynı bakışı görmek bana iyi gelmeyecekti.

Burak'tan önce davranmak isteyerek dudaklarımı araladığımda Burak, "Birlikte değiliz Binbaşı'm. Yani sandığınız gibi bir durum yok. Merve'nin bu gece tek başına kalacağını bildiğim için bir şeye ihtiyacı var mı diye bakmak istedim." diye cevap verdi. Sessiz bir nefes vererek başımla onu tasdikledim. Beni harcamaması ve bunu yaparken durumu profesyonel bir şekilde kurtarması rahatlatmıştı.

Binbaşı kaşlarını kaldırarak, "Sen üç saat önce gelmişsin, Merve iki saat önce gelmiş. Ne yaptın kapısında mı bekledin?" dediğinde bu sefer bana doğru bakan Burak olmuştu. Derin bir nefes daha verdim. Binbaşının bizden yana olduğunu biliyorduk en azından. Ya da umuyorduk mu demeliydim? Her iki seçenekte de yalan söyleyemeyecek kadar dipteydik.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin