8 | MUHABBET

632 16 1
                                    

İyi okumalar.

***

Makine, kahvenin olduğunu belirten bir ses çıkarınca dalgın bir şekilde yaslandığım yerden doğruldum.

"Hayır anlamıyorum. Kafede her şey normaldi bir anda neden bu kadar soğuk davranmaya başladı?" diyen Naile'ye omuz silkmekle yetindim. "Belki kötü bir gün filan geçirmiştir adam." dedi Vesile. "O değil de Feryal olayını anlayan oldu mu aranızda?" diye devam etti konuyu başladığı gibi değiştirerek. İkisine de kaçamak bir bakış atıp kahveleri koymaya devam ettim. Bu konuda bir yorumum vardı ama dile getirmek istemiyordum.

Naile, "O olay bence bayağı açık. Kadın muhtemelen Burak'ı..." derken fincanı bırakmış, "Şşş..." diyerek Naile'nin cümlesini yarıda kesmiştim. "Duyacaklar şimdi. Hadi geçelim artık yanlarına." Vesile dik dik bana bakınca gözlerimi devirip, "Ne var?" dedim. "Sorun onların duyması mı yoksa senin duyman mı?" dediğinde derin bir nefes aldım. Cevap vermeme hakkımı kullanıp tepsiyle birlikte mutfaktan çıktım. Beni benden iyi tanımaları bazen sinir bozucu olabiliyordu.

Yüzüme hafif bir tebessüm kondurup kahveleri önlerindeki sehpalara bıraktım. Oğuz girmeden abisinden izin isteyip eve gitmişti. Beş kişi suspus oturmuş kahve içiyorduk.

Sessizlikten sıkılıp konuşmaya cüret eden tabi ki ilk ben oldum. "Bir sıkıntı yok değil mi Naciye Teyzelerde?" dedim merakla. Açıkçası zaten merak ediyordum, konuşmak için konuşmamıştım. Burak derin bir nefes alıp, "Umarım yoktur." dedi. "Mert'in kardeşiyle alakalı bir durum. Ama bir sıkıntı olduğunu zannetmiyorum." diye araya girdi Doruk. Az önceye göre daha iyi gözüküyordu. Ya da daha iyi numarası yapıyordu.

"Mert'in bir kardeşi mi var?" dedi Vesile. "Evet. Oğuz'la yaşıt." diyen Burak oldu. Gülerek, "Oğuz'un yaşını da bilmiyoruz." dedim. Hafifçe tebessüm edip, "25." dedi kısaca. "Bu arada eve davet ettiğiniz için sağ olun. Belki Mert arar, ulaşması da daha kolay oldu bize." Başımı önemsiz bir şey demiş gibi salladım. "Açıkçası biraz bugün kötü bitsin istemedim. Umarım Mert de sorunu çözüp aramıza katılabilir." dediğimde ilk "Umarım." diyen Vesile oldu. Kaşlarımı kaldırarak ona döndüm. Konuştuğunun yeni farkına varmış gibi dönüp, "Sorunu hemen çözerler." diye ekledi. Ben de Merve'ysem, bunu yemem küçük hanım. Sen bekle.

"Şu an Naciye Teyze imajı vereceğim belki ama siz alışabildiniz mi filoya gerçekten?" dedi Doruk konuyu değiştirerek. Ben omuzlarımı silkerken Naile, "Çok değil." dedi. "Yani daha adam akıllı gezemedim bile filonun içinde." Doruk gülüp, "Yedi senedir, neredeyse o filoda yaşıyorum ama ben bile adam akıllı gezememişimdir daha." diye cevap verdi. "Açıkçası gezmeme izin var mı ondan da emin değilim.", "Neden olmasın?" dedi Burak. "Yani sonuçta asker değiliz. Belki girmememiz gereken yerler vardır." diyerek araya girdim. "Biz sizi gezdiririz bir gün, sözümüz olsun." dedi Doruk. Naile, "Aslında bir gün bir eğitiminizi izlemeyi çok isterim." dedi çekingen bir tavırla. Doruk omuz silkip, "İstediğin o olsun." diye karşılık verdi. Doruk bu haliyle çok daha güzeldi. Birtakım olaylara üzülmek her insanın en doğal hakkıydı ama üzgün olmak birine bu kadar mı yakışmazdı?

Burak'ın telefonu çalınca izin isteyip küçük balkonumuza yöneldi. "Çok sorulmuştur kesin ama nasıl bir şey pilot olmak?" diyerek konuşmaya katıldı Vesile. Bense tamamen ortamdan soyutlanmış, balkon demirlerimize yaslanmış hararetli bir konuşma yapan Burak'a odaklanmıştım.

Bir insan hem böylesine yakınken hem nasıl bu denli uzak olabilirdi? Hakkında hiçbir şey bilmiyordum kelimenin tam manasıyla. Amacının gizemli olmak olduğunu da sanmıyordum ama. Hala bana alışamadığını hissediyordum. Haklıydı da aslında, yadırgayamazdım.

Aşkın Rengi: MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin