Tekrar

8 1 0
                                    

Recep amca beni buyur ettikten sonra bir beş dakikalığına çay koyup geleceğini söylemişti. Bu aslında benim işime geldi. Recep amcaya ne söyleyeceğimi düşünme fırsatım oldu. Acaba Recep amcaya yalan mı söylemeliydim yoksa gerçek mi ? Yalan söylesem olmazdı ama karşımdaki bana değer vermiş ve beni dinlemek istemişti. Bir yandan da doğruyu söylemek istemiyordum. Çekindiğinden mi yoksa reddedildiğimi duyduğunda benle dalga geçeceği hissinden mi bilmiyorum. Söylemek, anlatmak istemiyordum. Ama bir karar vermeliydim ve hangisi benim için doğru olacaktı bilmiyordum. Ben hala bunu düşünürken Recep amcanın bana doğru geldiğini gördüm. Yanımda duran küçük üstü kare şeklinde halı ile kaplanmış tabureyi alıp tam karşıma geçti.
- Ee yettimi bakalım sana bu kadar süre.  Karar verdin mi anlatıp anlatmayacağını ?
Sanki biri benim aklımı okuyup Recep amcaya anlatmış gibiydi. Nerden bilebilirdi ki bunu. Daha 10 saniye önce aklımdan geçirdim sadece. İmkansızdı bilmesi. Sadece şaşkın bir ifade ile Recep amcaya bakmakla yetindim cevap veremedim. Recep amca devam etti sözlerine.
Bakma öyle şaşılacak bir şey değil bu. Tabii biraz kopya aldım bir yerlerden. Sen okuldan en son çıktın. Sen çıkmadan önce de bir grup kız çıktı. Aralarında niye öyle yaptın iyi bir çocuk du en azından bir şansı hak ediyor diye söylemiyorlardı. Adı Emine'ydi galiba. Öyle sesleniyorlardı arkasından. Sen de öyle üzgün çıkınca ilk orda anladım. Üzgünlüğünün sebebini. Sonra sen çekingen ve utangaç bir gençsin hemde daha duyguların fazla zedelenmemiş. O yüzden yani.
Recep amca anlatınca çok basit geliyor insana ama tabii arkamdan en azından bir şansı hak ediyor demeleri mutlu etmişti beni. Recep amcaya dönüp,
- O emine dedikleri kız varya amca.
Diye başlayıp anlattım Recep amcaya olanları. Mektubumu çöpe attıklarını söylerken bir damla yaş süzülmüş gözümden Recep amca söyleyince farkettim onu. Recep amca Momo gibiydi. Akıl vermedi bana. Dinledi sadece dinledi beni. Ben anlatırken pür dikkat bendeydi gözleri. Sanki olanları o yaşıyormuş gibi hissediyordu içinde ve bunu da çok iyi yansıtıyordu. Sessizliği bana, çarenin bir tek bende olduğunu gösterdi. Recep amcaya teşekkür edip çay için birdahaki sefere söz verip ayrıldım yanından. Bizim okulun oradaki tramvaylarda köşe bir bölme vardır. Oraya çiftler geçer. Birbirlerine sarılarak yolculuk yaparlar. Biliyor musunuz gerçekten özel bir bölme gibi orası sadece bir iki oturan kişi görür orayı birde ayaktan duranlar. İlk defa orda duran çiftleri izlemek bana kurduğum hayallerde mutluluk yaşadığım hayatta hüzün veriyordu. Emine ile ters noktalarda birbirine zıt iki yönde otursakta orada Emine ile yolculuk etmek istiyordum. Ama bırakın bana bir şans verip değer vermeyi tüm hislerimde yazdığım mektuba bile değer vermemişti. Boş şeylerle karalanmış kâğıt gibi buruşturup çöpe atmıştı. Ya aklımdan silmeliydim onu ya da tekrar denemeliydim şansımı. Bilmiyordum ne yapacağımı. Eve vardığımda kapıyı açan kardeşim oldu. Selam verdikten sonra kardeşime şu soruyu yönelttim. Sileyim mi yoksa tekrar mı yazayım. Verdiği cevap mutlu etti beni daha sekiz yaşındaki kardeşim sanki her şeyi biliyormuş gibi senin kalemin senin gibi mükemmeldir. Tekrar yaz umutsuzluk kaybedenlerindir diye bir söz söyledi bana. Sanırım ona verdiğim kitabın kapağında görmüştü bunu ama olsun yinede ben onun seçimine güvenmeliydim. Yarın tekrar çıkacaktım karşısına bu sefer çöpe atacağı bir mektup olmayacaktı. Tam aksine hiç bir şey yapmadan kaybolacak uçacak sözler duyacaktı benden. Aslında biliyor musunuz sözler olmadan yazı da kalmaz. Kalan sözdür sadece onu saklayan yazıdır. Teşekkürler Sümerler çöpe atılacak bir çok mektuba sebep olduğunuz için. 

Aşk Ergen İken ZorWhere stories live. Discover now