16.Bölüm : Uyumak

3K 183 17
                                    

Mahir'in teklifini hiç düşünmeden kabul etmiştim. Zaten düşünmemi gerektirecek bir şey yoktu. Hayatımda ilk defa aşık olmuştum ve bugüne kadar yaptığım en doğru şey Mahir'i sevmekti. Gözlerim dolmaya devam ederken memnuniyetle gülümsüyordum fakat cevabımı duyan Mahir yaklaşık yarım dakikadır gözlerini kırpmadan bana bakıyordu ve bu yarım dakika içerisinde nefes aldığından da emin değildim. Ellerimin arasındaki yüzü gözyaşlarımdan olsa gerek bulanık görünmeye başladığındaysa elimin tekini Mahir'in yüzünden çekip gözlerimi sildim. Ancak bunun pek bir faydası olmadı ve yüzü gitgide soluklaşmaya devam etti.

"Sevgilim.."

"Hımm.." diyerek halsiz bir şekilde mırıldanırken saçlarımda gezen elleri hissederek gözlerimi açtığımda ilk olarak gökyüzündeki yıldızları gördüm.

"Çok güzel uyuyorsun ama artık uyanma vakti." diyen sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirirken yukarıdan bana bakan Mahir'i görerek gözlerimi kırpıştırdım. Ardından az önce yaşananları hatırlarken kaşlarım çatıldığında telaşla kafamı Mahir'in dizinden kaldırıp bir süre yüzüne baktım.

"Hayır ya!" diye bağırdığımda Mahir şaşkınlıkla bana bakarken ben delirmiş gibi kendimi cimcikliyordum. "Hayır! Rüya görmüş olamam, hayır!" dediğimdeyse Mahir kolumu cimcikleyen elimi tutup endişeyle bana baktı.

"Hop! Sakin ol önce. Anlat bakayım ne gördün rüyanda?" deyip merakla bana baktığında hayal kırıklığı ile Mahir'e baktım. Gördüğüm her şey rüyaydı ve bu defa Mahir benimle dalga da geçmiyordu. Evlilik teklifi, mutluluktan ağlamam, junior Mahir ile junior Yıldız... Hepsi benim bilinçaltımın eseriydi.

"Boş ver. Önemli bir şey değildi zaten. Kalkalım mı artık? Geç oldu." dedikten sonra suratım asık bir şekilde oturduğum yerden ayağa kalktığımda Mahir kaşlarını çatarak bana bakarken kendisi de ayağa kalktı ve üstümüze örttüğümüz battaniyeyi katlarken gözlerini üzerime dikti. Bir süre sonra katladığı battaniye ile yerdeki minderleri eline alıp köftecinin yanına gittiğinde ben de gözlerimi kapatıp derin nefesler aldım. Neredeyse ağlayacaktım fakat bu defa mutluluktan değil sinirden olacaktı. O esnada kolumda hissettiğim el nedeniyle irkilerek gözlerimi açtığımda refleksle geri çekildim ancak Mahir tuttuğu kolumu bırakmadı.

"Yıldız neyin var senin? Rüya yüzünden mi bu haldesin?" diye soran Mahir kolumu tutan elini aşağı indirirken elimi tuttu. "Ne gördün de bu kadar etkiledi ki seni?" diyerek üstelediğindeyse Mahir'e döndüm ve çocuk gibi yanaklarımı şişirdim.

"Ne önemi var? Alt tarafı bir rüya işte. Gerçekleşmesi imkansız bir rüya." deyip surat asarak önüme dönmüştüm ki Mahir bir anda ikimizi de durdurdu ve tam karşıma geçerek kollarımı tuttu.

"İmkansız mı? Emin misin?" derken imalı bir ses tonuyla sorduğunda anlam veremeyerek yüzüne bakarken Mahir bilmişçe gülümseyerek bana baktı. "Uyurken gülümsediğine göre kesin güzel bir rüya gördün ve madem güzel bir rüya, onun gerçekleşmeme ihtimali yok. Çünkü ben varsam hayatında imkansıza yer yok. Anlaştık mı?" dediğinde onun gülümsemesi bana da geçerken hafifçe gülümsedim ama tepki vermedim. "Anlaştık mı dedim!" diyerek belimi gıdıklamaya başladığındaysa gülerek geriye çekildim ancak Mahir bırakmadı.

"Tamam! Anlaştık dur!" derken gülerek Mahir'den kaçmaya çalıştığımda cevabımı duyduktan sonra elini belimden çekti ve kollarımdan tutup beni kendine çekerek sımsıkı sarıldıktan sonra derin bir nefes verip konuşmaya başladı.

"Ne zaman imkansızı seversen işte o zaman gerçek seversin demiş Özdemir Asaf." dediğinde sesine karakteristik bir tını takınmıştı ve o kadar etkileyici konuşuyordu ki bu sesle saatlerce konuşsa sıkılmazdım. "Milyonlarca insan içerisinde birbirimizi bulmuşuz, üstüne yetmiyor gibi birbirimize aşık olmuşuz. Mucizeden bahsetmek varken imkansızdan bahsetmek saçma değil mi sence de?" dediği sırada ben hayranlıkla onu dinliyordum.

Amir (Avukat Kitabı Serisi)Where stories live. Discover now