Bölüm 6

8.5K 1.3K 69
                                    


George Stemburg'dan ayrılıp akşam üstüne doğru öfkeli ve Henry'e ettiği küfürler ile Pentaburg'a giriş yaptı. Sokaklarda dolaşıp şehrin polis merkezin nerede olduğunu bulmaya çalışıyordu. Stemburg'da ki gibi şehir merkezinde olabilirdi çünkü şehrin her tarafına eşit mesafe uzakta olmasını bu şekilde sağlayabiliyorlardı. Arabasını ara sokaklardan şehir merkezine ulaşmaya çalışırcasına sürerken aklı Chloe'de kalmıştı. Onun ses tonu sanki onu yatıştırıyor, huzur buluyordu. George uzun zamandır yalnızdı. En son üniversitede olan sevgilisiyle ayrılmasından sonra hiç kız arkadaşı olmamıştı. Davalardan sonra kazandığı zaferleri paylaşacak kimsesi yoktu. En azından biriyle oturup konuşmak onu mutlu ediyordu. Chloe çok güzel bir kadındı. Sanırım kendisi de o kadından hoşlandığının farkındaydı.

Havanın kararmaya başlaması George'a şans sağlıyordu çünkü polis arabaların ışıkları sokakta göze çarpıyordu. Şehir merkezine geldiğinde üç katlı enlemesine uzun bir alışveriş merkezini andıran her tarafı camlarla dolu olan polis merkezi göze ilk çarpan olmuştu.

Polis merkezinin önünün kalabalık olması biraz dikkat çekiciydi. Sanırım bir katil ya da herhangi birini getirmiş olmaları oranı yüksekti. Bunu en iyi bilen George'du. Stemburg'daki davalarında müvekkili sorguya alınırken yanında olmak için hep polis merkezine giderdi ve insan kalabalığına maruz kalırdı.

Arabasını gözden uzak bir yere sürüp kaldırım kenarına bıraktı. Arabasından inip telefonu ve mektupları kontrol etti. Aslında sabah Stemburg'a gitmesi zaman kaybıydı Henry merkezde olsa şehirler farklıydı ve bu şehirdeki amirle görüşüp buradan arama izni çıkartılmasına öncülük edecekti. George en baştan beri bu şehirdeki polis merkezinde olan amire gitmediği için kendini oldukça aptal hissediyordu.

George kalabalığın arasından sessiz bir şekilde sıyrılıp polis merkezine girmeyi planlıyordu ve planı da kusursuz bir şekilde işliyordu. Kimse ona dönüp bakmamıştı bile. Stemburg'da ki ünü burada geçerli değildi. George polis merkezinin kapısından rahatlıkla girebilmişti.

George bu binaya hiç gelmemişti ve amirin odasının nerede olduğunu bilmiyordu. Masada oturan orta yaşlarındaki sarışın adamın elindeki suç dosyasını okurken bir yandan da kahve içtiğini gördü. Stemburg'a göre burası daha sakin ve daha büyük bir binaydı. İçerideki ter kokusu en azından Stemburg'a göre daha azdı. George adamın yanına sessizce yaklaştı.

''Kolay gelsin. Acaba amirin odası ne tarafta?''

Adam başını dosyadan kaldırıp kızarmış gözleriyle George'a baktı. Ne kadar yorgun olduğu her halinden anlaşılıyordu. Adam ayağa kalkıp karşıdaki koridordu işaret etti. ''Dümdüz gidin en son oda.''

''Teşekkürler.''

Adam sandalyeye oturup tekrar dosyayı okumaya başlamıştı. George karşılıklı odaların bulunduğu dar koridordan yürürken koyu maviye boyanmış duvarların üstündeki manzara tabloları dikkat çekiyordu. George koridorda yürüyüp en ondaki odaya ulaştı. Beyaza boyanmış tahta kapıya ulaştı. Kapının üst sağ tarafında ''Amir Gardiner Lukas'' yazıyordu. George bu amirin de Henry gibi olmamasını umuyordu. Kapıyı birkaç kez tıklattı. Ama içeriden bir ses duymadı kapıyı aralayıp baktı Masada oturan ve önündeki dosyaları okuyan bir adam başını kaldırıp kapıya baktı. Esmer uzun boylu orta yaşlarda iri yapılı bir adam gibi görünüyordu.

''Tabi ki kusura bakmayın kapıyı tıklattığınızı duymamıştım. Dosyayı okurken dalmışım.''

''Hiç önemi yok.'' George masaya doğru yürüyüp masanın önündeki sandalyelerden birine oturdu.''Ben Avukat George Sawyres.''
''Stemburg'dan bu şehre kimin avukatlığını üstlendiniz de geldiniz acaba sorabilir miyim?''

Gizemli Mektup (RAFLARDA.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin