19. BÖLÜM - İSRAİL VE FİLİSTİN

26 2 0
                                    

Hepinize mutlu olabileceğiniz kadar mutluluk dilerim sevgili okurlarım. Geyik yapmadan bu sefer ki konumuza gireceğim hemen. 

Biliyorsunuz ki uzun yıllardır İsrail - Filistin arasında bir çatışma var. İsrail Kudüs'ü işgal etti ve Filistin'e ağır zulümlerde bulundu, bulunuyor. Bu konuda Filistin kendini koruma hakkına sahip oluyor ve saldırıyor. 

Amerika Birleşik Devletleri buna çok yanlış anlam veriyor. Sanki yıllardır saldıran Filistin'miş gibii, Filistin'in saldırıları hususunda İsrail'in kendini koruma hakkına sahip olduğunu söylüyor. Ama Filistin zulüm görürken sesleri çıkmıyor.

Birçok ülke de (buna Türkiye de dahil, sadece kınamakla kalıyorlar) sessiz kalıp sadece olan biteni seyrediyor. 

Son çatışmalara da geleceğiz, ancak Ortadoğu'da İsrail ve Filistin'in neye dayandığına ve nasıl kurulduğuna bakalım. 

Hz. İsa daha doğmadan önce Kudüs topraklarında Yahudiler yaşıyordu. Gelecek peygamberin kendi ırklarından olacağını düşünüyorlardı. Ancak Hz. İsa onların ırkından gelmedi ve Yahudiler de İsa'nın peygamberliğini reddettiler. 

Büyük ressam Leonardo Da Vinci'nin de resmettiği bir tabloda bir hain vardı. 

Son Akşam Yemeği tablosunda ki Yahuda... Yahuda, Yahudilerden rüşvet alarak Hz. İsa'nın yerini Yahudilere söyledi. Yahudiler ise Hz. İsa'yı çarmıha gererek Hristiyan inanışına göre öldürdüler. 

Daha sonrasında Yahudiler kutsal Kudüs topraklarından defedildi. Onlar da Avrupa'ya dağıldılar. 

Daha sonrasında Tevrat değiştirildi. Tevrat'ta aynen şöyle yazmaktadır. "Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi diğer toplumlara üstün kıldığımı hatırlayın!" 2/122

Bu benzeri yazılan şeyler doğrultusunda Yahudiler her zaman Yahudi olmayan diğer insanların Yahudilere köle olacağını öne sürdüler. Ve her zaman bu kibir içerisinde yaşadılar. Okullarda Yahudi çocuklara hep bunlar anlatıldı, anlatılacak. 

Yıllar sonra Yahudiler Hitler'in zulmünden kaçmak için eski Kudüs topraklarına geri dönmek istediler. O zamanlar orada yaşayan müslümanlar onlara kucak açtı. 

2. Dünya Savaşı sonrasında Kudüs ve çevresi İngilizler kontrolü altındaydı (bir çok yer zaten öyleydi). İngilizler, bu Yahudi - Müslüman savaşını bitirmek, ama alttan alta da Yahudileri üstün tutmak istiyordu. O nedenle Kudüs ve çevresini "adil" şekilde iki devlete ayırdı: Filistin ve İsrail. 

Ama tabii ki İngilizler toprakları adil şekilde dağıtmadı. 

Her ne kadar öyle görünse de saçma bir şekilde ayrılan topraklar İsrail'in kolay şekilde Filistin'i alt edebilecek şekildeydi. Ve öyle de oldu. İsrail günümüze kadar Filistin ile savaşlara girdi ve kazandı. 

1917 - DENGELER DEĞİŞİRKEN: Birinci Dünya Savaşı sırasında da Filistin ve çevresi Osmanlı idaresindeydi. İngiltere'nin desteklediği Arap güçleri Osmanlı hakimiyetine son verene kadar da bu durum sürdü.

İngiltere savaşın sonunda, 1918'de bölgeyi işgal etti.

25 Nisan 1920'de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere'ye, bölgenin manda idaresi için yetki verildi.

Bu değişim döneminde üç söz verildi.

1916'da Mısır'daki İngiliz idarecisi Sir Henry McMahon, Osmanlı'nın Arap illerinde Araplara bağımsızlık sözü vermişti.

Bununla beraber galip devletler Fransa ve İngiltere arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bölgeyi bu ülkeler arasında ikiye bölüyor, Filistin'de ise uluslararası idare kurulması öngörülüyordu.

DENEMELERWhere stories live. Discover now