Bölüm 6

27.8K 1.6K 578
                                    

"Tarihi geçmiş yiyecek ya da herhangi bir ürünü tükettiğin için kusmuşsun. Şanslısın aslında. Eğer bunları dışarı atmasan kim bilir daha neler neler olurdu!" Sert mizacına eşlik eden yüksek sesi olduğum yere daha çok sinmeme sebep oldu.

Bıkkınlıkla arkama yaslanıp düşündüm. "İki güne yakın hiçbir şey yemedim." Yanımdaki kadına açıklama yapmıyordum. Sadece kendime hatırlatmaya, hatta daha çok kanıtlamaya çalışıyordum. "En son ne yediğimi de bilmiyorum ki."

"Neden iki gün boyunca bir şey yemediğini sormayacağım. Belli ki bünyenin hassas olması senin için sorun teşkil etmiyor, kendini umursamadan yaşamaya devam etmeyi daha cazip bulmana sebep oluyor. Vücudun o kadar yıpranmış ki etkileri daha çok yaşamışsın."

Abla gel bir de üzerime çıkıp boğ beni.

Alelacele doğrulup ayağa kalktım. Bir daha revire adım atarsam eşekler tepsin üzerimde. Kadın anasına yan gözle bakmışım gibi konuşuyor resmen. Nazikçe konuşup teselli etseniz beni?

"İstersen biraz dinlen."

He abla, kırıntılara dönmüş enerjimi de içine çek diye kalayım. "Teşekkürler ama gerek yok. Aileme haber verildi mi?"

"Bilmiyorum." dedi ve kalktığım yatağa oturup cebindeki telefonu çıkardı. Rahatlığa bak... İnsan biraz daha ısrar ederdi ulan.

Duvarın üzerinde duran saate baktım. Zilin çalmasına 3-4 dakika kalmıştı. Revire getirildiğim an Yiğit'de yanımda kalmak istemişti lakin Yağız Hoca sert bir dille reddetmişti. Bu tavrına da şaşırmamıştım çünkü huysuz, kaba, suratsız, ve pis herifler böyle davranırdı.

Merdivenlere yöneldim. Sağ koridordaki lavaboya girip yüzüme birkaç defa su çarptım. Aynadan dağılmış saçlarımı düzeltip tekrardan düşündüm. Sahi Alper, ne yedin de bu hâle geldin? Ne zıkkımlandın? Haram mal mı yedin oğlum?

Alnıma hafifçe vurup başımı eğdim. Sınıfın ortasında ağlayıp kusmuştum. Allah aşkına neden hep böyle şeyleri yaşayan ben oluyordum? Kızların yüzüne nasıl bakacaktım? Karizmam çizilmişti resmen!

Çalan zil beni daha da tedirgin ederken yutkundum. Öğrenciler sıçmaya gelmeden hemen sınıfıma gidip otursam iyi olurdu. Kafamı eğer, konuşanlara cevap vermezdim. Aferin Alper oğlum, bu kadar basit işte!

-

Asla basit olmamıştı.

Sırama geçmek istesem dahi birçok kişi önüme geçip garip sorularını yöneltmekten çekinmemişti.

"Şu an iyisin değil mi?"

"Neden kustun?"

"Çok kötü ağladın ya. Eve gidip dinlenmen gerekmez mi?"

"Çok yazık! Sana su alıp gelmemi ister misin?"

Bedenim güçsüzlüğünü kabul etmişçesine titremeye başladığında avuç içimi pantolonuma sürtüp durdum. Çok kişi, çok soru, çok yakın, çok sıcak!

"Alper konuşsana."

"İyi değil misin yoksa?"

"Nöbetçi hocayı çağıralım-"

"Zehirlenmişim." dedim hızla. Sesimin titremesine engel olamamıştım. Birçok kişinin beni dikkatle inceleyip sorular sorması geriyordu bedenimi. Uzamaması için devam ettim. "Tarihi geçmiş bir şey yemişim ve kustum. Bu kadar." Önümdekileri kolumla kenara itip sırama oturdum.

"Tam da yanına geliyordum. İyi misin, neden yüzün kızarmış?" Tekrardan bu tür soruları duymak beni daha da sinirlendirdi. Kesinlikle bu kadar yeterdi. Utanıyordum işte, neden durmadan soru sorup rahatsız ediyorlardı beni?

Stand Up! (GAY) Where stories live. Discover now