22.

2.8K 101 86
                                    

Yürüyorum. 

Ayağımdaki yüksek topuklu ayakkabının tok sesleri zeminde yankılanıyor. 

Tak. Tak. Tak. 

Etraf karanlık. Uçsuz bucaksız bir karanlıktan başka bir şey yok.

Tak. Tak. Tak. 

İşittiğim tek ses ayağımdaki topuklunun sesi. Karanlıktan dolayı göremiyorum ama biliyorum ki ayağımda bağcıkları bileğimin biraz üstünde biten gümüş rengi bir ayakkabı var. Zihnimde ayakkabının şekli canlanıyor. Tuhaf. Göremediğin bir şeyi nasıl bilebilir ki bir insan?

Yürüyorum. 

Yolun sonunda bir ışık var. 

Karanlık beni rahatsız etmiyor ama oraya gidebilmek için heyecanlanıyorum. Işığın içinde bir şeyin beni beklediğini biliyorum. Adımlarımı hızlandırarak giderken topuklunun sesi daha sert vurmaya başlıyor. 

Tak. Tak. Tak. Tak. Tak. 

Işığa yaklaştıkça bir cisim beliriyor. Uzunca bir cisim. Hayır, bir cisim değil. Bir kişi. Uzun boylu, hafif geniş omuzları olan bir kişi. Elini bana uzatmış gülümsüyor. İçimi heyecan kaplıyor, ben de ona gülümsüyorum. 

Işığa yaklaştıkça hatları belirginleşiyor. Yumuşak yanaklarını görüyorum, alttaki biraz daha kalın dolgun dudaklarını, havaya kalkık burnunu, içimi ısıtan yeşil gözlerini görüyorum. Beyaz teninde koyu kahve saçları bir tezatlık oluşturmuş. Bu güzelliği karşısında içimi çekiyorum. 

"Gel." diyor elini uzatırken. Hiç tereddütsüz tutuyorum elini, dokunuşuyla heyecanlanıyorum. Beni derin karanlıktan parlak ışığa çekiyor. Gözlerim kamaşınca kapatıp elimdeki eliyle beni yönlendirmesine izin veriyorum. İçimde tarifsiz bir heyecan var. 

"Seni kendi partinden kaçırıyorum." diyor yumuşak sesiyle. O anda zihnimde parlak bir ışık çakıyor. Kaçıp kurtulmak istiyorum. Az sonra olacakları biliyorum çünkü. Kıpırdayamıyorum. Kendi bedenime hapsolmuşum. 

Gözlerimi açıp yakışıklı yüzüne gülümseyerek bakıyorum. "Nereye kaçırıyorsunuz beni, bayım?" diyorum. Çınlayan sesim kendi kulaklarıma ulaşınca kulaklarımı kesmek istiyorum. Yapamıyorum. 

Gülüyor, dişleri göz alıcı biçimde ortaya çıkıyor. Kusmak istiyorum. "Abine yakalanmayacağımız bir yere." deyip göz kırpıyor. Dediği şeyle heyecanlanıyorum mutlulukla, ölmek istiyorum. O anda gerçekleri söylüyor ama ben fark edemiyorum. 

Kendimden nefret ediyorum. 

Elimden tutarak bizi bir kapıdan geçiriyor. Karanlık bir sokağa çıkıyoruz. Ilık bir yaz akşamı. İçerinin bunaltıcı ortamından kurtulduğum için derin derin temiz havayı soluyorum. Bilmiyorum ki bu huzurla aldığım son nefesler. 

Elimden tutmaya devam ederken bir anda durup önüme geçiyor. Cezbedici kokusunu alıyorum, kusmak istiyorum. Yakışıklı yüzünü görünce paramparça yapmak istiyorum, yapamıyorum. Ağlamak istiyorum, yapamıyorum. Kendi bedenime hapsolmuşum. 

"Deniz ben..." Susuyor. İtiraf edeceğini düşündüğüm şey için kalbim hızlanıyor. Aylardır beklediğim sona ulaşacağımı düşünüyorum. 

Aptal ben. 

Derken bakışlarım sokağın sonunda farları yanan arabayı fark ediyor. O anda bunu önemsemiyorum ama önemsemeliyim. Elimi tuttuğu leş elinden kurtulup tüm gücümle kapıya koşmalıyım, yapamıyorum. Aşkın ateşi sarmış güzel vücudumu. 

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin