28.

2.7K 102 120
                                    

Tabiat.

Ateş.

Tanrı.

Binlerce yıl önce yaratıcı arayan insanoğlu eğitemediği, hükmü altına alamadığı ne varsa ona tapınmış. Yaratıcısını, sahip olamadığı neyse onu bellemiş. Zaman geçtikçe önce doğayı eğitmeyi öğrenmiş, kesip biçmiş, istediği hale getirmiş. Hal böyle olunca doğaya tapınmaktan vaz geçmiş. Yaratılan, yaratandan daha güçlü olur muymuş hiç?

Ateşe tapmış bu sefer. Önüne çıkan ne varsa yakıp kül eden ateş, yaratıcı olmalı diye düşünmüş. Fakat onun da bir çaresini bulmuş insanoğlu. Suyla kontrolü altına almış ateşi. Anlaşılan ateş de yaratıcı değilmiş.

Sonrasında görünen varlıktan öte görünmeyen varlıktır yaratıcı, demiş. Başlamış düşünmeye. Düşünmüş, düşünmüş, düşünmüş. Sonunda yaratıcısını bulmuş: Tanrı.

Tanrı'yı kabullenmiş yaratıcı olarak. Sonrasında bir sürü din gelmiş, geçmiş. Kimi Tanrı tektir, kimi yüzlerce Tanrı vardır, kimi ise Tanrı yoktur demiş. Kurallar gelmiş, tapınma şekilleri değişmiş. Fakat tüm bunlar içinde değişmeyen bir tek gerçeklik var olmuş:

Şeytan.

Şeytan bütün dinlerde, dillerde, görüşlerde hep bir şekilde var olmuş.

Her şeyi yaratan Tanrı, Şeytan'ı yaratmış. Şeytan ise kötülüğü...

İnsanoğlu durur mu hiç? Başlamış yaptığı kötülükleri şeytana mâl etmeye. Hak yemiş, şeytan yaptırdı demiş. Çalmış, şeytan istedi demiş. Öldürmüş, şeytana uydum demiş.

Tanrı'sından daha çok Şeytan demiş fakat asıl Şeytan, kendi içindeymiş.

En çok neyi arzuladıysa ona dönüşmüş çünkü şeytan. Parayı arzulamış, çalmış. Can almak istemiş, öldürmüş. Acı çektirmek istemiş, işkence etmiş. Arzuları, asıl şeytanı olmuş.

Peki benim şeytanım neydi? 

Hayatta en çok istediğim şey neydi? Tüm benliğim ne için yanıp tutuşuyordu? Bir bahar ayında, kalabalık bir çocuk parkında sıkışıp kalmış ruhum en çok neyi arzuluyordu? 

Ölümü mü? Hayır. Ölümü şeytanımdan kaçmak için istiyordum sadece. 

Kirpiklerim birbirine yapışmıştı. Bilincim çoktandır açılmış, üzerimdeki ağırlığı ve sıcaklığı sorguluyordu. Gözlerimi zorlayarak araladım. Dün gece akmış makyajımla uyumuştum, bedelini sızlayan kirpiklerimle ödüyordum. 

Gün ışığı odanın her yerindeydi fakat sıcaklığın sebebi güneş değildi. 

Biz... Siktir. 

Dün geceki uyuma pozisyonumuzun tam tersindeydik. Ben sırtüstü yatmıştım, o başını boynumla göğüslerimin arasına koymuştu. Kan kırmızı elbisemin derin dekoltesinin hemen yanındaydı yüzü. Her nefes alışverişinde sıcak nefesi tenimi gıdıklıyordu. Bir bacağını bacaklarımın arasından üzerime atmış, kollarıyla her yandan sarmalamıştı bedenimi. Geniş sırtında duran elimin altındaki kaslarını hissedebiliyordum. 

Biz bu hale nasıl geldik amına koyayım?

Yumuşak saçları boynuma temas ederken huylandım. Bir elimi saçlarına koyup boynumdan uzaklaştırdım. Her yerdeydi, ağacına sarılan bir koala gibi sarılmıştı. Derken göğsümdeki başı hareketlendi. Sıcak nefesini hissettim. Başını hareket ettirirken göğüslerime daha da yaklaşmış, dekoltenin üzerindeydi neredeyse. 

SİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin