HULUSKAR

567 481 317
                                    

2 hafta sonra...

-Günaydın abyaa.

-Günaydın minik kuşum.

Denizin yanağımdan öpmesi ile uyandım.Deniz son iki haftadır çok mutlu ve enerjikti,her sabah benden önce uyanır olmuştu.Annem ile babamın yokluğunu günde bir kaç kez hatırlıyordu benim ise  babamın yokluğu her zaman aklımdaydı şuana kadar unutturacak hiç bir şey olmamıştı.

-Hadi minik kuşum sen Savaş ağabeyini uyandır bende kahvaltıyı hazırlayayım.

-Tamam abyaa.

Melike ablanın annesi rahatsızlanmıştı ve bir süreliğine işte olamayacaktı.Melike ablanın yokluğunda ev ile az çok ben ilgileniyordum.Ev ile ilgilenmek kafamı dağıtıyordu,bir gün dışarı çıkmıştım ve herkes annem ile babamı sormuştu.

Annemin bana yaptığını ve babamın yokluğunu bir saniye bile çıkaramadım.O günden beri dışarıya çıkmıyorum,Savaş olmadığı zaman Deniz ile evin bahçesinde geçiyor günümüz şimdilik günlerimizin böyle geçmesi bize iyi geliyordu.

Deniz Savaşın yanına gitmek için yataktan çıkınca bende onun arkasından yataktan çıktım.Önce yüzümü yıkadım ve ardından saçımı düzelttim.Deniz yüzünü yıkamamıştı,odadan çıkıp Denizin yanına gitmeye başladım,galiba onu yüz yıkamaya alıştıramayacaktım. 

Koridorda yürürken Denizin hala Savaşın yanında olduğunu gördüm.Yatakta Savaş ile Deniz battaniyeyi boğazlarına kadar çekmişler ve  sarılarak uyuyorlardı,gördüğüm manzara ile gülümsedim. Odanın kapısından Denize seslenecek iken vazgeçtim en doğrusu  kahvaltı hazır olduktan sonra onları uyandırmaktı.

Mutfağa girdiğim de düşünmemek ve kafamı dağıtmak için müzik açtım.Acaba nasıl bir kahvaltı hazırlamalıydım?Önce işe domates ve salatalıkları doğrayarak başladım,doğradığım domates ve salatalıkları eşit  bir şekilde tabaklara koydum.

Daha sonra tabaklara peynir,zeytin ve salam koydum,Krep mi yasam yoksa omlet mi?Omlet her kahvaltının olmazsa olmazı olduğu için omlet yapmaya başladım.

Üç yumurtayı sırayla kırarak tabaklara yerleştirdim.Sıra portakal suyuna gelmişti.Dolaptan taze portakalları aldım ve sıkmaya başladım.

Portakal suları da hazırdı artık sıra Deniz ile Savaşı uyandırmaya gelmişti.Merdivenleri çıkarken biraz korkuyordum çünkü Savaştan izin almadan odasına girecektim diğer taraftan ise biraz heyecanlıydım buna anlam veremiyordum o yüzden pek fazla umursamamaya çalıştım.Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı tıkladım.

-Şey...kahvaltı hazır artık uyanmanız gerekiyor.

Seslendikten sonra bir kaç dakika bekledim ama ses gelmemişti.Bir kez daha seslendim ama yine ses yoktu.Hemen aklıma kötü şeyler gelmeye başlamıştı,bir an hiç düşünmeden kapıyı açtım.Ama yatakta ne Deniz ne de Savaş vardı.

Etrafa baktığımda odada ki banyonun kapısının açık olduğunu gördüm.Bir insan duş alırken kapıyı kapatırdı o yüzden girebileceğimi düşündüm.Kapıdan çekinerek girdiğim de Deniz ile Savaşın sessizce diş fırçaladığını gördüm.İkisi de sadece aynadan kendilerine bakarak diş fırçalıyorlardı.Ortam da sessizlik hakimdi ama Savaşın konuşması ile sessizlik bozuldu.

-Böyle çok sıkıcı olmuyor mu ya?

-Efet ama ne yapabiyiyis ki?

Savaş bir anda Denizi omuzlarına çıkarmıştı.Bir an korkudan müdahale etmek istedim ama Savaş düşmeyecek bir şekilde oturtmuştu.Deniz bir anda sesli bir şekilde gülmeye başladı,ağzında ki köpükler etrafa saçılıyordu.

Bağırarak FısıldaWhere stories live. Discover now