40

1.5K 69 10
                                    

Kafamı zorlukla kaldırdığımda etraftaki gürültüyle yüzümü buruşturdum.

Dünden beri benimle olmayan kafam masayı bulduğunda beni de karanlığa çekip uyumaya zorlamakta geri kalmamıştı ama uyandığımda oluşan uğultularla tekrardan uyumak istedim.

Sırtımdan kayan örtüyle elim otomatikman arkama yönelince kafamı kaldırıp üzerime yerleşen örtüyü yere düşmeden alıp önüme koydum.

Dün, Ümit ve Murat Komutan ile alelacele geldiklerinden sonra bir daha görmemiştim onu ama üzerindeki hırkayı da şu an gözümün önündeyken hatırlamamak olanaksızdı.

-İyiyim dedim ya, her konuşmamızda aynı fasıl. Merak etme, çok iyi bakıyorlar bize.

Kumsal yana yakıla da olsa her aramasını kapatmadan önce annesinin ona olan tembihlerini arada bana da söylüyordu, genelde gülerek geçiştiriyordum ama günün önemi aklıma gelince bugünkü hareketliliği ve telefon trafiğini sonunda anladım.

Önümdeki hırkaya umutsuzlukla kafamı bıraktım. Biraz daha yatsam ve milletin neşesini hissetsem yeterdi.

Cebimdeki telefon sağ bacağımda kendini hissettirince kafamı kaldırmadan telefonda dolandım bir süre. Burada tabii ki çekmiyordu ama bir ara yengemi arasam iyi olurdu.

-Hayırdır, bu sefer ne çarptı sana?

Demir önüme eğilmiş bana bakıyordu. Gülümseyip geri çekildim.

Telefonu kaldırıp gösterdim.

-Arayacağım birinin olmadığı gerçeği iyi vuruyor suratıma.

Yutkunduğunda sessizleşti ve yüzündeki neşe kendini donukluğa bıraktı.

-Asma suratını, kendinden haber ver; konuştun mu sen? Bana böyle şeylerle gelin ki enerjim olsun.

Omuz silkti.

-Aynı, her zamanki gibi uzaktan, görüntülü.

Bir süre daha ne zamandır, kaç anneler günüdür böyle olduğunu sorup konuştuk.

Arada yanımıza Atakan, Ege ve Ali de gelip gitmişti. Çok sürmeden herkes normal güne uymaya başladıysa da benim için toparlanmak biraz daha uzun sürecek gibiydi.

Kahvaltıyı yapıp öğle yemeğini yedikten sonra sakindi ortalık.

Ayşe'yi de ailesiyle bir süre daha Barın gibi burada misafir ettiklerinden rahatça revire girip yerlisiymiş gibi karşımdaki sandalyeye oturmasıyla ona bakmaya başladım.

-Nasılsın, var mı ağrı sızı?

-Sende ne var ne yok?

Omuz silktim.

Sandalyeyi masaya doğru çevirdiğinde ellerini yanaklarına dayadı.

-Böyle zamanlarda tek başınıza vakit öldüreceğinize beraber olun, daha ne kadar tavsiye verebilirim siz ikinize acaba?

Ben de aynı onun gibi masaya kollarımı koyup yanaklarımı ellerime verdim.

-Tavsiye değil de huzur versen çok daha yardımcı olursun belki.

Kaşlarını çattı.

-İyilik yaramıyor be size! Gelen kızıyor giden üzüyor, bu ne!

-Kaşınma o zaman. Nereden duyduysan bizden haberin var belli ki, o zaman rahat bırak. Bazıları böyle yaşıyor bugünü de.

Arkama yaslanıp kollarımı bağladım.

-Ben sadece babam hakkında konuştum, annemi bilmiyordun; Savaş da ailesini anlatacak değil ya. Nereden biliyorsun?

𝕸𝖆𝖛𝖎❧𝕲𝖗𝖎Where stories live. Discover now