10. Bölüm : Her Çiçeğin Bir Anlamı Vardır

2.3K 291 145
                                    

9. Gün

  Dünkü itirafımdan sonra Felix ile hiç konuşmamıştık ve garip bir şekilde bana hesap soran Minho da olmamıştı. Yani Felix kimseye söylememiş gibi duruyordu. Aynı zamanda neden bilmiyorum ama Minho benden uzaklaşmaya çalışıyor gibi duruyordu. Yani buna göre söylemiş de olabilirdi.

  İzin günümüz olduğu için bütün günü odada geçirip resim ile kafamı dağıtıyordum. Hyunjun'a daha bir şey dememiştim ama ona kıyamadığım için gitar işini halletmiştik. Sandığımdan daha zekiydi. Hemen kavramıştı.

  Son fırça darbemi de attıktan sonra geri çekildim. Resime bakarken derin bir iç çektim. İlk başta kafamda sadece papatya çizmek vardı. Şimdi neden Minho'nun eli ile benim elim buluşmuş gibi gözüküyordu? İstemsiz bir şekilde bir şeyleri inceleyip kafama kazıdığımın farkındaydım ama elini bu kadar dikkatli gördüğümü bile hatırlamıyordum.

  Ani bir şekilde kapının acılması ile tuvalin üstüne çullandım. Sanki o ellerin bize ait olduğunu anlayacaklarmış gibi...

  "Sabahtan beri burada ne yapıyorsun sen?" Felix'in sesini duyduğumda yavaşça arkamı döndüm. Yanında Seungmin ile birlikte gelmişti. Yanlış mı fark etmiştim bilmiyorum ama ikisi de heyecanlı gibi duruyordu.

  "Şey ben... Tuval yapıyordum." Dedim tuvali işaret ederek. Nasıl olsa anlamayacaklardı değil mi?

  Seungmin yaklaşıp tuvali incelerken yandan bir şekilde sırıttı. Üstte kalan Minho'nun elini gösterdiğinde nefesimi tutmaya başlamıstım bile. "Bu Minho'nun eli değil mi?" Buldu! Buldu! Buldu! Tanrım, utanç kaynağısın Jin!

  Nasıl baktığımın hic farkında bile değildim ama Seungmin kıkırdamaya başlamıştı. "Hemen gözlerini belertme deli çocuk. Saatten ve kazağın kolundan tanıdım. Bu saat Minho'dan sürekli çalmaya çalıştığım saat. Yani ona aşık falan değilim rahat olabilirsin."

  İlk başta dediğine kafamı salladım. Sonra kafama her şey tek tek tak etti. "Dur bir dakika sen..." Deyip ilk Seungmin'e baktıktan sonra bakışlarım yavaşça Felix'e kaydı.

  Omuzlarını silkip sırıttı Felix. "Birine söylemem gerekiyordu değil mi? Ben de Seungmin'e söyledim. Bir toplantı yapmamız gerekiyordu ve ben bunu Seungmin'siz yapamazdım, üzgünüm."

  Kaşlarımı çattım. Aslında çok da takıldığım söylenmezdi. Zaten birine söylemesi için söylemiştim ve o da söylemişti işte. Takıldığım yer toplantı ayrıntısıydı. "Ne toplantısı?"

  Seungmin yanıma oturduktan sonra Felix de diğer yanıma yerleşti. "Durum değerlendirmesi yapacağız." Dedi Felix kollarını kıvırırken.

  Seungmin kafasını sallayıp elimdeki fırçayı aldı. Ona gözlerimi büyüttüğümde beni takmayıp konuşmaya başladı. "Önce bu abazanın neyinden hoşlandığını söylemeni isteyeceğim."

  Gözlerimi kısıp elinden fırçamı geri aldım ve su kabının içine koydum. "Abaza mı?"

  Seung sırıtmaya devam ederken "Ayrıntılara takılmayalım lütfen." Dedi.

  Saçlarımı karıştırıp derin bir nefes verdim. "Şey, açıkcası ben de bilmiyorum... Bu bir hafta içinde o kadar yakın davrandı ki... Hiç görmediğim bir sıcaklığı hissettim sanırım onda. Papatyalar zaten son noktaydı. İkimizin de fark etmeden aynı şeyi çizmesi..."

  Felix kaşlarını çatıp gözümün tam altını işaret ederek "Hah bir de o var. Bu yüzünüzdeki papatyalar ne iş?" Dedi. Elim istemsizce neredeyse silinen papatyaların üstüne gitti. Çıkmasın diye ayrı bir çaba gösteriyordum.

Twins °hyunho°✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora