23. Gün
Uyandığımdan beri karşımdaki güzelliği inceliyordum. Bir insan ne kadar güzel olabilirdi ki? Benim için bunun cevabı Minho'ydu. Yüzünün kusursuzluğunun yanında kalbi de bir o kadar güzeldi. Tarzı ve zevkleriyle de bir o kadar farklılık yaratıyordu. O kesinlikle mükemmeldi.
Bir anlık dalgınlığımdan faydalanıp dudaklarıma kapandığında utançla geri çekilip arkama döndüm. Tabi o utanmama izin vermeden beni kendine çekmiş ve omzuma küçük bir öpücük kondurmuştu. "Dün geceden sonra buna mı utanıyorsun gerçekten?" Diye sordu boğuk sesi ile.
Omuzlarımı silktim. Bu sırada omzumun çenesine çarptığını hissedip kıkırdamıştım. "Doğru düzgün utanmama izin mi verdin sanki?"
Kısa süren sessizlikten sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırmış ve tahrik edici bir şekilde "utan bakalım." Deyip omzumdan boynuma doğru öpücükler kondurmaya başlamıştı. Her öpücükte vücudum daha çok geriliyordu.
En sonunda dayanamayıp "Ya!" Diye bağırdım ve yattığım yerden kalktım. Omzuna sert olmayacak bir şekilde vurup "Kalk banyo yapalım." Dedim. "Annemler gelecek bugün."
Kollarından destek alarak kafasını eline yaslayıp "Birlikte mi?" Diye sordu ve kaşlarını yukarı aşağı hareket ettirdi. Ama o an bu görüntü karşısında o kadar saftım ki öylece yüzüne bakarken "Ne?" Diye sordum.
İstifini bozmadan "Birlikte mi yapacağız banyoyu?" Diye tekrarladı sorusunu.
Yüz ifadesindeki ciddilik kahkaha atmamı sağlarken şakasız bir dakika boyunca gülmüştüm. Gülmem kesildiğinde ise "Siktir git." Deyip yataktan kalktım. Sonra ben de aynı ciddiyetle devam ettim. "Belki ileride."
Anında yüzünde bir sırıtış oluşurken hemen yataktan doğrulmuş yanağıma bir öpücük bırakıp olduğum yerde donmamı sağlamış ve "İlk ben!" Diye bağırarak banyoya doğru koşmuştu. Bu görüntüyü göz devirttirirken aynı zamanda da gülümsetmişti. Aptal bir aşık olmuştum. Bundan da şikayetçi değildim açıkcası.
Yaklaşık bir iki saatte ikimiz de hazırlanmış bir şekilde evden çıkmıştık. Minho içine beyaz bir gömlek üstüne de papatya işlemeli bej bir sıfır kollu kazak geçirmişti. Altında da yine bej bir kumaş pantolon vardı. Bana da ona uyacak şekilde beyaz gömlek, antep fıstığı renginde güneş baskılı sweat ve aynı şekilde bej kumaş pantolon giydirmişti. Saçlarımı da kendi elleriyle antep fıstığı renginde bir kumaşla güzelce toplamıştı.
Arabanın olduğu yere geldiğimizde ise daha çok şaşırmıştım. Karşımda eski tarz arabalardan olan Cadillac Eldorado vardı.
Şaşkın bakışlarımı Minho'ya çevirdiğimde gülümsediğini gördüm. "O evde kalan amca bugünlüğüne verdi arabayı. Ev konusunda da geniş olabileceğimi söylemişti. Zaten kullanmıyormuş ama yine de toplayıp bırakarak en iyisini yaptık."
Bir şey demek yerine ben de onun gibi gülümsemiştim. Birlikte arabaya bindikten sonra küçük bir gürültü ile arabayı çalıştırmış ve bir hızla ilerlemeye başlamıştı. Bu sırada da radyoyu açmayı ihmal etmemişti. Radyoda bin dokuz yüzlü yıllardan son zamanlarda ünlü olan bir şarkı çalıyordu. Bu mükemmel şarkıyı insanların neye çevirdiğini düşünüyordum sadece.
"Şarkının challengeını düşünmeli miyim?" Diye sordum imayla.
"Bunu birlikte banyo yapacağımız güne sakla." Dedi bana katılarak.
Yolun gerisi ise yine bin dokuz yüzlü yıllardan kalma şarkılarla geçmişti. Kendimi geçmişe dönmüş gibi hissediyordum. Minho'nun bunları dün anlık olarak ayarlaması ise ayrı bir boyuttu. Üstelik bunlar sırf bizim içindi. Özel hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twins °hyunho°✓
FanfictionBir aylığına ikiziyle yer değiştiren Hyunjin, onun hakkında minik sırlar öğrenir