16.Bölüm: Kayıp Yazar

11 2 0
                                    

Dün akşamki anlaşmayı çalma maceramızı anlattıktan ve ne yapacağımıza karar verdikten sonra Soner, Feza ve Ozan'ı yolcu ettik. Bu kaosu da atlatabildiğime şükrettim.
Soner bu işi hemen halledip çocukluk arkadaşına yani bana arkadaşlık borcunu ödemek istese de Dila önce Canan'a söylemenin daha doğru olacağını bu yüzden biraz beklemesini rica edince ona hak verip beklemeye karar verdi.
Bir de kayıp yazar sorunumuz vardı. Onun haberi olmadan da bir şey yapmamız yasal olmazdı. Soner bu işle yakından ilgileneceğini söyledi, tabii işin içine polisi katmadan, onu polise gitmemesi için ikna edene kadar Ozan'la baya ter dökmüştük. Soner kendi çabalarıyla benim bedenimdeki gerçek Korkut'u bulana kadar hala zamanım vardı.
Bir yanım artık yalan söylemekten kurtulacağım için rahatlamamı söylese de bir yanım onu uzun süre bulamamasını diliyordu. Ozan'ın dediği gibi kendimi bu role çok kaptırmıştım. Aslında artık rol olduğundan bile emin değildim. Biri bana Korkut diye seslenmese hiçbir şeyin farkında olmadan ömrümün sonuna kadar mutlu mutlu yaşayabilirdim. İnsanlarda da öyle bir eğilim yok mudur zaten toplum tarafından yapıştırılan etikete ne kadar direnselerde sonunda boyun eğmiyorlar mıydı yani en azından çoğunluk olan kısmı?
Gerçek Korkut olmak için her şeyi feda edebilirdim ve bu durum beni korkutuyordu. Benim olmayan bir bedene hapsolmak bu kadar mutlu etmemeliydi beni, bir an önce bu bedenden kurtulmak eski hayatıma geri dönmek istemeliydim doğru olan buydu değil mi?

















Dila kucağında Arda'yla eve geldi. Bu kısacık zamanda bile annesini özlemeyi başaran Arda sıkıca sarılmıştı Dila'nın boynuna. Arada yüzüne ufak öpücükler de kondurmayı ihmal etmiyordu. Bu huzurlu manzarayı ömrüm boyunca seyredebilirdim. Beni görünce annesinin kucağından atlayıp bana doğru geldi. Şimdiye kadar fark etmediğim elindeki kağıdı bana uzattı.

-Bak baba, bizim resmimizi çizdim.

Uzattığı kağıdı aldım. Elimdeki resmi incelerken duygulanmıştım. Diğerlerine göre daha küçük çizdiği kendi resminin elinden tutan adam figürü gerçekten ben miydim yoksa Korkut muydu?
Emin olamıyordum. Kalbim başka, aklım başka bir cevap veriyordu çünkü.

-Vayy canına evimizde bir Van Gogh yetişiyormuş da haberimiz yokmuş. Bu ne harika bir resim böyle.

Memnuniyetle bana baktı.
Elinde bir çerçeveyle yanımıza gelen Dila kağıdı elimden alıp çerçeveye yerleştirdi.

-Bu nadide eseri evimizin en kıymetli köşesinde muhafaza etmeliyiz değil mi?

Çerçeveyi alıp diğer fotoğraf çerçevelerinin yanına yerleştirdi. Sonra yanımıza oturup bizimle birlikte fotoğrafı seyretmeye başladı.
Çizdiği resimdeki gibi bir eliyle Dila'nın diğeriyle de benim elimi tuttu Arda. Bu anın onun aklından hiç silinmemesini diledim tıpkı benimkinden silinmeyeceği gibi.



















Akşam yemeğini bitiren Arda ellerini yıkamaya gidince Dila tedirgince attığı bakışlarına nihayet son verip dosdoğru bana baktı.

-Bana kızmadın değil mi?

Merakla sordum.
-Ne için? Benden gizli yaramazlık mı yaptın yoksa?

Gülerek kafasını iki yana salladı.
-Hayır ben çok uslu bir çocuğum, yani sayılırım.
Soner'i çağırmamdan bahsediyordum. Feza'nın Soner'i aradığımda onunla birlikte olduğunu ve birlikte geleceklerini bilmiyordum, o da bonus bir sırdaş olmuş oldu. Yani bize yardım edebilir diye senden habersiz onu çağırdığım için kızmadın değil mi?

-Kızmadım tabii ki. Sen sadece yardım etmek istedin biliyorum. Bu durumda yalnızca sana teşekkür edebilirim.
Ama keşke hiç uğraşmasaydın sen, bütün bu karmaşık işlere hiç bulaşmamış olsaydın, ben şirketin avukatıyla hallederdim.

Hayatımın KitabıWhere stories live. Discover now