2. Bölüm / Yok Oluş!

600 84 93
                                    

Nasılsınız? 💞 Umarım iyisinizdir... 😊 Yorum yapmayı ve yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen. 💐

İnsanlar güçsüz oldukları için ağlamazlar, çok uzun zamandır güçlü oldukları için ağlarlar.
T. S. Eliot

Devam ediyoruz... 🪄

Gözler her daim gerçeği mi yansıtırdı? Gözler umudun bekçisiydi, umut tükendiğinde gözlere yansıtacak bir şey kalmazdı çoğu zaman. Benim umudum söneli çok olmuştu. Gözlerim dürüstlüğünü kaybedeli çok olmuştu. Ben gerçekten yaşamayı bırakalı çok olmuştu. Yaşamı hissedemeyen biri ölümü çağırırdı. Ben ölümü hastanede kaldığım 4 Ay'dan beridir çağırıyordum.

Kaçmıştım. Kaçarken takılsam da kaçmıştım. Onu görmeme rağmen durmayıp kaçmıştım. Belinde ki silahla beni öldüreceğini bildiğim hâlde kaçmıştım. Sonunda başarılı olsam da; onu yıllar sonra ilk kez görmenin ağırlığı vardı üzerimde. Mesela uzun zamandır yapamadığım bir şeyi yapıyordum; Ağlıyordum. Hayata bir tepki verebilmiştim ve bu yalnızca ağlamak olabilmişti.

Babam bana sürekli ağlamanın bir zayıflık olduğunu ve karşısında ağlamamamı söylerdi. Hatta ağladığım için günlerce odama kapatılırdım. Bu benim her zaman ki cezamdı. Babam eve geldiği zaman beni görmek istemediğini söyler; bazen sofraya oturtmaz, yatılı okullara gönderir, odama kilitlerdi. Buna bir yerden sonra alışmıştım ancak evde sadece bana böyle davranmasına alışamamıştım.

Mesela Karahan abimi, ilk göz ağrım diye severdi. Arslan abimi, aslan oğlum benim diye severdi. En küçük kardeşimiz Arda'yı, aslan parçam, son varisim, yakışıklı oğlum diye severdi. Beni, Ezgi odana çık diye... Aslında çok düşünmüştüm, cinsiyet mi kayırıyordu diye. Ancak sonra Abacı Malikânesi'nin eski çalışanlarından Hasret abla, bir gün ben ağlarken odama girmişti. O'na babamın cinsiyet kayırdığını söylediğimde 'Hayır kızım, Tamer bey her zaman bir kızı olsun istemiştir.' demiş ve sözleriyle beni karmaşanın içerisine itmişti.

Mesleğimi edinir edinmez Abacı Malikânesi'ni terk etmiştim. Kimse dur dememişti. Deselerdi de durmazdım. Kendi evim vardı, kendime bir ev almıştım. Vucüdumda hâlâ varlığına emin olduğum ağrı kesici ve sakinleştirici serumun etkisinin geçmesini ve uyuşukluk yerine acıyı hissetmeyi bekliyordum. Yine uzanarak... Ne yazık ki iğneler beni yatağa bağımlı yapmıştı.

Vucüdunuza enjekte edildiğinde hiçbir şekilde hareket edemiyordunuz, yaşayan ölüden ve ya çürümüş bir cesetten farkınız yoktu. Bana günde iki defa vuruyorlardı ancak ortalama bir hastaya 50 mili litrenin yarısı kadar verilmeliydi. Aileme sundukları gerekçe kendime zarar vermeye çalışmamdı. Hastaneye ilk yatırıldığım zaman tahmini 19 yaşımdaydım, bir yıl kadar tedavi görmüştüm ancak insanlara iyi olduğumu kanıtlayamamıştım.

TIMARHANE KAÇKINIWhere stories live. Discover now