-16-

2.9K 204 91
                                    

"jungkook-ah sanırım gitmem gerekiyor." jimin muzlu sütünü içerken mırıldanmıştı. saatlerdir pes atıyorlardı ve artık taehyung'un yanına gitmesi gerekliydi.
"ama daha çok erken?" diye homurdandı sevgilisi.
"olmaz jeon, 4 saat olmuş annem bekliyor."
"pekâlâ, teklif var ama ısrar yok."

jimin sevgilisinin bu tatlı hallerine gülümseyip dudağına ufak bir öpücük kondurduğunda ayaklanıp kapıya ilerlemişti. üstüne jeon'un ceketini attığında sevgilisi ona bakıp dudağını dişledi.

"koca bedenime bile bol gelen bu ceket senin bedeninde daha hoş durdu jimin-ah."
"bana her şeyin yakıştığını biliyoruz jeon."
"özellikle de ben yakışıyorum."

jeon söylediği cümleden hemen sonra kahkaha attığında sevgilisinin alnından öpüp onu yolcu etmişti. taehyung evde kendi kendine çıldırırken jimin'in bir an önce gidip onu dinlemesi gerekiyordu.

———————— jimin, taehyung'un evinde.

"siktir! sen ne diyorsun?"
"dedim ya jimin, benden hoşlanmış ve tanımak istiyormuş."

jimin her ne kadar yakın arkadaşının mutluluğu ile sevinse de bu kısa sürmüştü. yoongi'ye şu an hiç güvenmiyordu çünkü gözünde bir piçten farkı yoktu. özellikle hoseok'u jeon'a anlatmamıştı, oysa ki jimin tae'nin her şeyini bilirdi.

"bilemiyorum taehyung, ona güvenemiyorum."
"aslında başta ben de öyle düşündüm ama inan bana gözleri çok samimiydi jimin-ah."
"hoseok'a aşık olmadığına emin misin? daha üstünden bir hafta bile geçmedi."
"aşık olsa bile zamanla azalacağına eminim. hemen sevgili olalım demiyorum, onu kendime aşık edeceğim. bu cazibeye sahibim biliyorsun jimin."

taehyung haklıydı, onun herkesi kendine çeken bir cazibesi vardı. komik ve eğlenceliydi, iyi bir dert ortağıydı, lezzetli yemekler de yapabiliyordu; bence o mükemmel bir sevgili adayıydı.

jimin yakın arkadaşının gözlerine bakıp gülümsediğinde bir elini omzuna koyup başını onaylar biçimde salladı.

"kaç yıldır ondan hoşlanıyorsun, elbet şans ayağına gelince kaçırmayacaksın. sadece olmazsa kendini üzme, biliyorsun olaylar çok taze."

taehyung heyecanla yakın arkadaşına sımsıkı sarılmış ve kahkahalar atmıştı. yoongi onun için dünyanın en güzel seçeneğiydi bu yüzden onu asla kaybedemezdi. telefonunu aldığı gibi sevdiği adamın numarasını bulup kısa bir mesaj yazdı.

"peki, bir randevuya çıkalım ama hemen yüz bulma."

iddialı sözün ardından ikili yumruk tokuşturduğunda jimin yorgunluğu nedeniyle erkenden kalkıp evine yol almıştı. annesi yüzünde güller açan oğluna baktığında kendisi de güzel hissetmiş, koca bir sarılma vermişti ona.

"bakıyorum pek mutlusunuz jimin bey?"

jimin utangaç bir şekilde başını eğip ensesindeki saçlarla oynadı ve fısıldadı.

"sadece güzel bir gündü."
"kimin sayesinde?"
"ne?" annesinin ani sorusuna jimin şaşırmıştı.
"kimin sayesinde güzel?"

jimin panikle kekelemeye başladığında odasına doğru yol alıyordu.

"anne ne alakası var sadece güzel bir gündü. illa birisinin mi olması gerekiyor yani, teşekkür ederim böyle bir kanıya vardığın için."

annesi bu tatlı telaşa gülmekle yetinirken hazırlamış olduğu sofraya bakıp yukardaki bedene seslendi.

"tamam susuyorum ama üstünü çıkarıp yemeğe gel."
"geleceğim sen başla anne!"

jimin annesinin duyması için seslendiğinde jeon'un kot ceketinin cebine atmıştı elini. minik bir kağıt parçasını bulduğunda kaşlarını çatıp incelemeye başladı, adı geçiyordu.

"jimin'den gerçekten hoşlanıyor musun yoksa bu bir oyun mu jeon?"

jimin son cümleyi okuduğunda gözlerini büyültemeden edemedi, kalbi paramparça olmuştu.

"elbette ki bir oyun!"

—————————

tadımlık fakat olayların kızışacağı bir bölüm attım. 20 gün boyunca burada olamayacağım, kendinize dikkat edin canlar.

the player | jikookWhere stories live. Discover now