1 {Domates Kabukları} 1

2.8K 153 113
                                    


"Sana bu domatesin kabuklarını soymanı daha kaç defa söyleyeceğim!"

Yine başlıyoruz. Umarım bu seferki kısa sürer. Birçok sese katlanabilirim ama bu yersiz kavgaları duymaktan nefret ediyorum.

"Neden soyayım vitamininin kabuğunda olduğunu bilmiyor musun?!"

"Neden tüm vitamin sadece kabuğundaymış gibi davranıyorsun?"

Babam domates kabuğundan nefret eder. Annemse yiyebildiği her şeyi kabuklu yemeye, yedirmeye çalışır. Lütfen bu kavga kısa sürsün...

"Neden kabuğunda da vitamin olduğunu ve ona ihtiyacın olduğu gerçeğini kabullenmiyorsun?"

"Kabuk yemek istediğimi de kim söyledi!"

"Yemek istemiyorsan kendin yapar yersin!"

"İşten yorgun argın gelip bir de yemek yapmamı mı istiyorsun?"

Anneminde dinlenmeye ihtiyacı yokmuş gibi davranmaya başladı, uzun sürecek gibi gözüküyor. Aa bu çatalın deseni ne kadar hoş görünüyor, tasarımcısı kim acab-

"Beğenmiyorsan kendi yemeğini kendi beğendiğin gibi yapmanı söylüyorum!"

"İstersen bulaşıkları da yıkayayım, çamaşır da asarım ne dersin? Sen ne işe yarıyorsun?"

"Madem yapmıyorsun yapılana laf söylemeden yemeyi bil!"

Tasarımcı bu deseni ne düşleyerek tasarladı acaba? Çapraz şeritler halinde sarmalanmış çatal kulpunun çeşitli yerlerinde küçük halkalar vardı. Basit gibi görünse-

"Israrla kabukları soymamaya devam edersen laf etmeye devam ederim!"

Basit gibi görünse de benim aklıma bu desen gelmezdi açıkçası. Acaba halkaları maviye boyasak nasıl gözükürdü? Okyanusa karşı yemek yiyormuş gibi hissederdim herhalde.

"Soymayacağım işte git kendin soy. Jungkook beğendin değil mi oğlum? Kabuk seni zehirlemedi değil mi? Babanı zehirliyormuş da!!"

Daha fazla dayanamayacağım. İkisi de kendi işini kendi yapsa ve birbirlerini birazcık görmezden gelmeye çalışsa tüm sorun çözülür. Hayır dayanabilirsin Jungkook, ne diyordun, okyanusla birlikte yemek yemek. Okyan- dayanamıyorum!

"Eline sağlık, doydum, gidiyorum."

"E bir şey yememişsin ki, hey buraya gel Jungkook! Bak gördün mü senin yüzünden akşam yemeğimiz burnumuzdan geldi!!!"

"Benim yüzümden mi?! Kabuk soymak ne kadar zor olabilir!!"

"Madem çok istiyorsun sen soy! Her şeyi benden bekl-"

Odamın kapısını kapattığımda biraz olsun sesler azalmıştı. Domates kabuğu kimin umurunda, ikisi de birbirine katlanamıyordu. Sessiz sakin yemek yesek çok mu şey kaybederdik? Kim domates kabuğu için kavga eder ki!!

Beynimin uyuştuğunu hissediyorum artık, bu içi bir teneke kadar boş olan laflar zihnime kötü huylu tümör gibi yayılıyor. Ve bunu durdurmak için tek yapabildiğim kendi köşeme çekilip zihnimi başka şeylerle meşgul etmek. Bu kimi zaman müzik dinlemek, kimi zaman resim çizmek, kimi zamanda penceremden görünen arka bahçemizdeki ağaçları izlemek oluyordu.

Sahi bu ağaçlar ne kadar yaşlı ve büyük böyle! Arka bahçe dediğime bakmayın, bahçe demek hakaret sayılır, tıpkı bir ormana benziyordu. Çeşit çeşit ağaç türü vardı. Geniş ve sık yapraklar arkasına saklanan denizi en güzel şekilde saklıyordu. Orada bir deniz olduğunu bilmesem, önümde Amazon ormanları olduğunu düşünürdüm.

Bu kadar övdüm, bugünkü kaçış yolum penceremin kenarına sinmek olsun. Açık camımdan esen hafif rüzgar yüzümü yalarken, düşünceler içine dalıp gittiğimin farkında değildim.

Yarın okulumun ilk günüydü. Lise son olduğum için ve üniversite hayalleri kurduğum için beni uzun bir hazırlık maratonu bekliyordu. Bu zamana kadar derslerim hep ortalamaydı, dersi derste dinler, son gün notlarımı tekrar edip sınava girerdim. Ama artık bu çalışma düzenimin beni kurtarmaya yetmeyeceğinin farkındayım. Bu yüzden yaz tatilinde Hana ile anlaşmış ve bu sene elimizden gelenin en iyisini yapmaya karar vermiştik.

Hana benim tek yakın arkadaşımdır, biraz asabi bir kız olsa da özünde pamuk gibidir. Liseye başladığımdan beri yanımda o vardı ve bir başkasına hiç ihtiyaç duymadım. Ailem dışarı çıkmama izin vermediğinden bu yaz çok nadir görüşmüştük, yarın onu göreceğim için çok heyeca-

"Jungkook! Ne yapıyorsun? Camı kapat soğuktan donmak mı istiyorsun? Sana yemek getirdim, domates kabukları çok sağlıklıdır bunu söylemiş miydim?"

"Biliyorum anne teşekkürler."

"Hadi kapat camı uyu, yarın okul var. Bekle geliyorum!!!! Baban kumandayı bulamıyormuş gidiyorum ben. İyi geceler."

Çat. Kapı kapandı. Camı kapatmayacağım. Rüzgarı seviyorum. Sana da iyi geceler anne. Kumanda her zaman televizyonun yanındaki sehpada durur, sadece bulmak istemiyorsun baba. Sana da iyi geceler.



----






Bölümle ilgili görüşlerinizi bu kısımda belirtebilisiniz.💜

•Jungle // Taekook•Where stories live. Discover now