14 {Lujon'a Destek} 14

653 84 92
                                    

"Taehyung? Bu sen misin?"

Camı açarken konuştuğum için büyük ihtimal duymamıştı ama şaşkınlığımdan haberdardı. Penceremi sonuna kadar açtığımda üzerinde tulumu ve omzundan geçirdiği çantası olduğu dikkatimi çekti. Bir elinde hasır bir şapka duruyordu. Cama vurduğu elini sallayarak benimle selamlaştı.

"Merhaba Jungkook! Rahatsız etmedim değil mi? Üçüncü vuruşumda vazgeçip gidecektim ama bir tarafım hep sabretmemi ve umudumu yitirmeden biraz daha gelmeni beklememi söyledi. İyi ki onu dinlemişim değil mi?"

Soluksuz kelimelerini dinlerken gözlerimin büyüdüğünü anlamamıştım. Benden cevap beklediğini görünce hemencecik konuştum. Beni her seferinde nefessiz konuşmasıyla şaşkına çeviriyordu. Onun yaklaşık bir haftada kurduğu cümleyi ben bir yılda kurmuyordum sanırım. Çok konuştuğu su götürmez bir gerçekti ama onun her harfini dinlemek istemem bundan daha gerçekti.

"Merhaba Taehyung. Şey tabii iyi yapmışsın. Odamda değildim duymamışım, gelir gelmez açtım camı zaten."

Başını eğip çantasının düğmesini açtı ve içinden kare, küçük, yeşil bir paket çıkardı. Paketi bana doğru uzatıp görmemi sağladı. Üzerinde pembe renkte bir çiçek resmi vardı. Sanırım tohum paketiydi? Ben paketi incelemeye başlarken konuştu.

"Bu bir Şakayık çiçeği tohumudur. Büyüleyici görüntüsünün yanı sıra saflığı temsil eder ve mitolojide Zeus, ilaç tanrısı olan Paeon'u şakayık çiçeğine dönüştürdüğü için şifa anlamına da gelir. Lujon'un yanına çok yakışacağını, bu çiçeğin ona şifa ve destek olacağını düşündüm. Tabii rengi de beni oldukça cezbetti yalan yok. Aynı pembe çikolata toplarına benziyor, keşke yiyebilseydik ama o zaman çiçek değil yiyecek olurdu ve onu ekemezdik. Aslında ekebilirdik meyve gibi yetişen bir çikolata türü olabilirdi fakat o zaman da diğer çikolatalara haksızlık olurdu çünkü bu fazla güzel. Herneyse ben izin almak için camına tıklattım, kapınıza gelmeye utandım birazcık. Lujon'un birçok arkadaşı olsun mu? Dikebilir miyim? Ah sen Lujon'la tanışmadın değil mi? Seni tanıştırayım ister misin? Yani istemezsen anlarım çünkü diğer tanıdıklarım ona selam bile vermiyor. Ah çok konuştum, sen böyle dinleyince susamıyorum. Ee ne diyorsun?"

Konuşmayı bitirdiğinde eskisi kadar onu şaşkınca karşılamadığımı fark ettim. Tane tane her kelimesini dinliyor, özümsüyor, zihnime yolluyordum ve en iyi cevabımı seçip konuşuyordum.

"Bence çikolataya dönüşmesine gerek yok. Çiçek olarak kalsın, hem gözümüzü hem burnumuzu doyuruyor. Daha fazlasını istemek onu üzebilir."

Kaşlarını çattı ve bir süre konuşmadan yüzüme baktı. Yanlış bir şey söylediğimi düşünmeye başlayacaktım ki kocaman gülümsememe sebep oldu.

"Haklısın böyle düşünmemiştim. O bir çiçek ve ondan yiyecek olmasını bekleyemeyiz. Benimki öylesine bir lakırtı işte, ciddiye alacağını bile sanmıyorken böylesine cevap vermiş olman çok hoşuma gitti."

İltifatına karşı mahcup bir şekilde gülümsedim. Onunla konuşmak beni soyutluyor ve her şeyi unutturuyordu. Annemle olan tartışmamızı bile unutmuştum. Tek derdim konuşsunda dinleyeyim diye ağzının içine içine bakmaktı.

"Ve camıma gelmen iyi olmuş genelde dış kapıyı ben açmam. Lujon'la da tanışmayı çok isterim."

"Gerçekten mi?! Bu süper! Hemen gel o zaman."

"Bak ne diyeceğim, sen beni biraz Lujon'un yanında bekle, üzerimi değiştirdikten sonra geleyim olur mu? Hem şakayık'ı ekmene de yardımcı olmak isterim."

Teklifime gözlerindeki parıltılarla başını sallayarak cevap vermişti. Arkasını dönüp hasır şapkasını başına geçirerek ağacın yanına ilerlerken ufak kıkırtısını duydum. O kadar masum, o kadar sevimliydi ki, onun hoşuna kaçabilecek bir şey yapayım, hemen bütün vücudumu tatlı bir rüzgar esir alıyor, içim sevinçle titriyordu.

•Jungle // Taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin