23.Bölüm

74 24 0
                                    

Bu da neydi böyle! Avukatın mektubu mu yoksa? Hayır, kesinlikle olamaz, bu kadar kısa bir mektup alması çok saçma olurdu. Artık tuhaf dünyama alıştım ve bu kadar karmaşık bir dünya da, her şeyi organize eden kişi olan Philip'in mektubu, bu kadar basit olamaz. Fakat bu kısa notta aldığım yeni emirlerin değersiz olduğu anlamına gelmiyor. Belgelere sakın bakma! Bu oldukça net bir uyarıydı. Anlaşılan merakıma yenik düşerek çantayı açacağımı bilen birisi, bu notu bıraktı. Çantanın içinde her ne varsa, çok önemli ve her şey o belgelere bağlı olmalıydı. Bu su götürmez bir gerçekti. Her şey bir yana, Philip'in mektubuna ulaşmak bile o kadar basit bir şey değildi anlaşılan ama en azından birkaç emrini almıştım artık. Şimdilik yapabildiğim tek şey ise telefonumdan yarın Amerika'ya giden ilk uçağa biletimi almak oldu. Sonrasında sabaha kadar uyumamam söylenmişti. Bende yeni emirlerimi ve genel planı düşünmeye başladım. Az kalsın çantayı açarak, geleceği değiştirecektim. Fakat bunu bilen birisi bu hatayı önlemekle kalmadı, bundan yararlanarak bazı emirlerini de iletmiş oldu. Mektupların yazarı olabilir miydi? Belki de gelecek bedenlerimden her hangi birisi olabilir. Bu çokta önemli değil. Dikkat etmem gereken, gerçekten de zamanı gelmeden belgelere bakmamamdı. Halbuki daha biraz önceki tartışmamızda ben ekibimizi uyarmıştım, her ne öğrenmek istiyorsanız asla zamanından önce öğrenemezsiniz diyerek. Aslında bu uyarı hepimiz için geçerliydi, aynı zamanda sadece birimiz için. Elbette kendim için, herkesi yöneten o şekilsiz gölge. Gerçekte kimim ben, böyle bir şeyin içine nasıl düştüm?

Düşüncelerin arasında kaybolmuştum ve kafam patlamak üzereydi. Her ne kadar uyumamaya çalışsam da,  Philip’in darp edilen bedeni yorucu bir gün daha geçirdiği için sırt üstü kanepeye uzanarak sabaha kadar dinlenmeye çalıştım. Çünkü bulduğum her fırsatta bu bilge bedeni dinlendirmem gerekiyordu ve hala darp edilen bölgeler sızlıyordu.

Şafak söküyordu artık. Odamdaki cansız karanlık renk, yerini yavaş yavaş hayat veren loş bir turuncuya bırakıyordu. Odamın önünden ayaklarını ahşap zemine sürüyerek geçen birisi , uykulu ve kızarmış gözlerimi açmama neden oldu. Uzandığım kanepeden kalkarak kapıyı açtım. Salonda, mutfağa doğru yönelen Vladimir ile karşılaştık. Vlad'ın hırıltılı ses tonu , sabahın sessiz saatlerinde evin içine kamyon girmiş gibi gürültü çıkarmaya başladı. ''Erkencisin patron.''

''Hiç uyumadım ki.''

''Uyumadın mı, neden?”

Nedenini bende bilmiyorum dercesine alt dudağımı büzerek cevap verdim. ''Uykum yoktu ve olacakları düşünüyordum, sen neden erken kalktın?''

''Bu lanet iş başladığından beri kimse doğru dürüst bir şey yemiyor. Ekip toplanmışken hep birlikte kahvaltı yaparız diye düşündüm.''

''Üzgünüm ama sanırım size katılamayacağım. Geceleyin acil bir emir aldım.''

''Ne emir aldın patron? Ne yapıyoruz, planda değişiklik mi var?” Normalde bir bedenimin emir alması, benim dünyamda büyük bir ihtimalle mektup aracılığıyla gerçekleşiyordu. Başka bir bedenimin de bunu çok iyi bildiği için mektup mu aldın gibi bir soru sorması gerekirdi. Vladimir bunu sormak şöyle dursun, hiç heyecanlanmamıştı bile. Bu da onun şuan Philip'in bedeninde yaşadığım şeyleri çoktan yaşadığını ve gelecek bedenlerimden birisi olduğunu kanıtlıyordu. ''Hayır kısa bir nottu daha çok uyarı aldım diyebilirim. Amerika'ya bugün, yani sizden önce gitmem isteniyor. O yüzden bende biletimi çoktan aldım. Hatta şimdi ayrılacağım.''

‘’Biz?”

''Siz yarın geleceksiniz, sizi Miranda gelip alacak.''

''Pekala patron, sen nasıl istiyorsan.''

''Birkaç şey daha var, notta silahların hepsini ayırabildiğiniz kadar küçük parçalara ayırıp, cipin tavanına, kapılarına, işte vesaire, her yerine saklamanız söylenmiş.''

İNSAN OLMANIN ACZİYETİ Where stories live. Discover now