40.Bölüm

30 14 0
                                    

Philip’i evden uğurladıktan sonra mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya başladım. Çok geçmeden çıkarttığım seslere uyanıp yanıma gelen İvan’dı. “Uyandın mı İvan.”

“Gördüğün gibi, hangi gündeyiz?”

“Bu evde tek bir gün kahvaltı yaptık hangi gündü peki?”

“Aslında iki gün yaptık, ikincisinde Miranda buna son verdi.”

“Her neyse ilkini yapıyoruz işte. 19 hazirandayız.” İvan’ın uyanır uyanmaz çenesi düşmüştü ve sohbet etmek istiyordu. Kahvaltı masasından sandalyeyi çekip oturdu. “Kafama takılan bir soru var?” Başımı çevirip salladım. “Zaten sürekli içimizden fikir yürütmeye çalışıyoruz. Birazda sesli yapalım değil mi. Sonuçta aynı kişiyiz.”

“Ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama sözlerine dikkat et. Murat henüz kim olduğumuzu bilmiyor. İçeri de uyuyor, belki de uyandı seni duyabilir.”

“Tahmin ettiğim gibi Robert olduğumuzu bildiğini biliyordum.  Çünkü sende henüz bu evde uyanmadım.”

“Evet doğru, Stanley ile işimiz bitmiş gibi görünüyor. Dolayısıyla bu uyanma sıralamasında artık Murat ve Miranda hariç herkes bilecek. Bildiğim kadarıyla Miranda ile de bir işimiz kalmadı.”

“Daniel’ın bizim için endişelendiği anı unutamıyorum ama sonra adamlarına verdiği o emirler, bilmiyorum kafam çok karıştı.”

“Başa dönecek olursak, sorun nedir?”

“Patron bize Robert’tan ilk kez bu evde bahsetti. Gerçek bedenimiz ölürse Murat’ta tekrar uyanırız dedi. Daniel ise ne olursa olsun bedenimizi hayatta tutmaya çalışıyor bence.”

“Belki de her seferinde onu biz vuruyoruzdur ve her şey başa dönüyordur.”

“Hiç sanmıyorum, gerçek bedenimize bir şey olursa yani ölecek falan olursa bence her şey biter. Hiçbir şey tekrar başlamaz.” İvan oyunla alakalı belki de en önemli detayı çözmüştü. Onun bu teorisine göre geriye sadece iki soru kalıyordu. Neden buradayız ve oyunu neden başa sarıyorlar? “Yani, ne demek istiyorsun? Kurtulamıyorsak bari esir olmayalım, kendimizi mi öldürelim diyorsun.”

“Hayır tabi ki saçmalama. Ben avukatın neden böyle bir yalan söylediğini öğrenmeye çalışıyorum.”

“Ne önemi var, tuhaf bir yerde uyanmıştık ve bizi kendi tarafında olduğuna ikna eden bir adam çıkıp geldi. Buradan kurtuluş yolumuz bu ve ona bir şey olmamalı diyerek, hem bizi sakinleştiriyor, hem de hızlıca görevlerimize hazırlıyordu. Philip’e yakışır bir hareket. Ayrıca unutmuş olmalısın, avukat o konuşmayı bizden öyle gördüğü için aynısını yaptı. Henüz geleceğe dair bir şey bilmiyordu. Bazı şeyleri fazla düşünmemeliyiz.”

“Sanırım haklısın.” İvan bir süre sustuktan sonra benden bir şeyler öğrenmeyi denedi.

“O şirkette neden tutulduğumuzu biliyor musun?”

“Hayır tek düşündüğüm ne olursa olsun oradan kurtulmak.” Murat uyanıp yanımıza geldikten sonra endişe ettiğim tek şey konuştuklarımızı duymuş olmasıydı. Ancak yine her zamanki gibi saçmalayınca hiçbir şeyden haberi olmadığını anlayıp rahatlamıştım. Fakat aptalca sözleri İvan’ı kızdırmaya yetmişti. İvan’ın Murat’a çıkışmasını her ne kadar sesli bir şekilde uyarsam da beni aldırmayıp yanımızdan ayrıldı. Bu aptal herife nedensiz içim açıyordu. Onun içindeki sanki ben değilmişim de, gerçekten o Muratmış gibi hissediyordum. Sonuçta masum bir hayat daha benim için can verecekti. “Onu takma, bilirsin bazen serseriliği tutar.” Hâlâ bana umutsuzca bakan gözlerine biraz olsun gülümseme katmak istiyordum. Ancak pek işe yaradığını söyleyemem. Bu adam en başından beri öleceğini biliyordu zaten. O his, o korku en baştan beri benim karanlık benliğimde de var. Buradan, bu kabustan kurtulamama korkusu karanlık gölgeme yapışmış adeta. Ancak Murat bir şekilde öleceğini en başından beri hissediyordu zaten.

İNSAN OLMANIN ACZİYETİ Where stories live. Discover now