5-Kırk İki

4.2K 461 101
                                    

Bölüm müziği: Sibel Sezal- Gece Ay Şahit

"Emniyetten şimdi çıkıyorum anne, ama dönüşte ufak bir işim var." Bileğindeki saate hızlıca bir bakış atıp "Sekiz gibi evde olurum." diye de ekledi. Dilek hanımın telefonun karşısından gelen sesi "Tamam oğlum, dikkat et. Görüşürüz, öpüyorum." derken benzer bir karşılık vererek kapattı elindeki son model telefonu Timuçin.

Yanından geçtiği top sakallı, zayıf, uzun boylu, 40lı yaşlarının başında gibi görünen komiser, yanındaki diğer komisere "Kenan da gelecek mi?" diye sorarken kafasını kaldırıp onlara bakmadan merdivenlerden inmeye devam etti. Komiser Baran'ın kafasını sallayıp "Gelecek Ertuğrul abi." demesini de belli belirsiz duyup çıkış kapısına doğru ilerledi.

Burcu'nun doğum gününe bir hafta kalmıştı ve genç kadına hala bir hediye alamadığı için gerginliği üzerindeydi. Birkaç gün içerisinde işlerinin daha yoğun olacağını ve hediye almak için vakit ayıramayacağını biliyordu. Derin bir nefes verip kravatını gevşetirken başka çaresi kalmadığının da farkındaydı.

Ne mi oluyordu? Hemen anlatalım.

Timuçin, Doğan'ın dükkanına gittiğinde biricik kız arkadaşının doğum günü için gözüne tam da almak istediği gibi bir kolye kestirmişti. Doğan'ın dükkanından sonra tamı tamına kırk iki kuyumcuya -bunların büyük çoğunluğu da Kapalıçarşıdaki kuyumculardı- bakmış, fakat o gün gördüğü kolye kadar içine sinen değil başka bir kolye, başka bir doğum günü hediyesi dahi olmamıştı.

Evet, çok doğru anladınız. Timuçin o kolyeyi bulabilmek için Kapalıçarşı'ya tekrar uğramış, Doğan'ın kuyumcu dükkanının yakınından bile geçmemek şartıyla birçok kuyumcu dolaşmıştı.

Bu sabah uyanana kadar Kapalıçarşıda girmediği başka kuyumculara uğramayı düşünse de, şimdi bu kararından vazgeçmişti. Basit kolyelerin aksine, özel olduğu ilk bakışta göze çarpan kolye belki de özel yapımdı. Bu yüzden en iyisi daha fazla vakit kaybetmeyip o adamın dükkanına gitmekti. Hem para söz konusu olduğunda bu adamın her şekilde tav olacağını düşünmüyor muydu zaten?

Timuçin'in hırsının, çocukluğundan beri en öne çıkan özelliklerinden biri olduğunu daha önce de söylemiştik. İşte her konuda aynı kararlılığı sergilemesine sebep olan bu özelliği, başka bir hediye seçmesinin de önüne geçiyordu. Burcu'nun onun için ne kadar önemli olduğunu da düşünecek olursak, şaşılacak bir şey değildi bu hâli.

Arabasına bindikten yaklaşık bir saat sonra Kapalıçarşı'ya yaklaşırken, fazla trafik olmadığı için şükrediyordu.

Anneannesiyle birlikte geldiklerinde arabayı park ettikleri sokağa girdiğinde fazla araba olmadığından kolaylıkla park etti arabasını. Yavaş yavaş akşam olmaya başladığından, öğle sıcağı etkisini yitirmişti. Kravatını düzeltip arabadan inerek adımlarını kısa süre önce geldiğinden ötürü iyi bildiği sokağa doğru ilerletti.

Timuçin'in, adımlarını Kapalıçarşı'ya doğru attığı sırada Doğan Arap bir adama altın satmakla meşguldü. Yarım yamalak Türkçesiyle derdini anlatmaya çalışan adam, İngilizce de bilmiyordu. Ama en sonunda anlaşabilmişlerdi ve adamın yüzünde işini görebilmiş olmanın verdiği gülümseme belirmişti saniyeler içerisinde.

Garip bir selam verip dükkanı terk ettiğinde, Doğan da aynı şekilde gülümsüyordu.

Dükkanın kapısı kapanır kapanmaz tekrar açıldığında, yüzünde hala az önceki gülümseme olan Doğan'ın suratı aniden asılmıştı. Bu adamın nasıl bir etkisi vardı böyle üstünde? Daha çok irrite olduğu ya da daha negatif enerji aldığı birini hiç hatırlamıyordu Doğan.

saat sabah beş gibi | bxbTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon