6

600 80 51
                                    

Bunu yazarken medyadaki şarkıyı dinliyordum, belki bakmak istersiniz ve hoşunuza gider diye eklemek istedim medyaya. <3  Ayrıca, çok ufak bir panik atak sahnesi var bölüm sonunda. Ağır yazmadım ama kolay tetiklenirseniz diye önceden söylemek istedim.

*

Osamu çalan alarmının sesiyle yüzünü buruştururken yastığına başını biraz daha gömdü.

İnatla kulaklarını tırmalayan, gittikçe daha da huysuzlaşmasını sağlayan alarma dayanamayıp telefonuna uzandı ve yatağında doğruldu. Sabahları erken kalkmaktan hiç hoşlanmıyordu gri saçlı oğlan, hemen yanında uyuyan kardeşi ise alarmın sesini duymamıştı bile. 

"Atsumu, kalk." Tahmin edileceği üzere, sarışından hiç ses yoktu uyandığına dair. 

"Atsumu." Osamu'nun sabrı gittikçe tükenmeye başladı, sabahları çok huysuz olurdu hep.

"Atsumu!" Osamu, üçüncü seslenişinde kardeşini çok da yüksek olmayan yataktan aşağıya itmiş ve sonunda onu uyandırmayı başarmıştı.

"Ben seni böyle mi uyandırıyorum?! İnsan gibi seslenemez misin?!" 

Atsumu da Osamu'nun bağırışına karşılık verirken Osamu sessiz kaldı, nasıl olsa defalarca seslendiğini söylese de sarışın olan inanmayacaktı ona.

"Acele et, işe gideceğiz." Osamu, Atsumu'nun yanından kalkıp oldukça ufak olan odalarında birkaç parça eşyasının olduğu çantasına ilerlerken Atsumu bir kere daha göz attı odaya. Her şey eski ve yıkık döküktü, ayrı bir yatakları bile yoktu ve günün çoğunluğunu çalışarak geçiriyorlardı. Sarışın oğlan kardeşinin hep abarttığını düşünmüştü, günde neden iki hatta bazen üç işte çalışsınlardı ki? Bir işten aldıkları parayla da geçinebilirlerdi ona göre. Osamu ise daima ceplerinde yedek para olması gerektiğini söyleyip onu da yanında yeni bir işe sürüklüyordu.

Nefret ediyorum, Atsumu'nun uyanır uyanmaz düşündüğü ilk şey buydu. Yine de Osamu'yla tartışmamak için sessiz kalıp pantolonuna uzanıp gözlerini yere eğdi. 

Atsumu yaşadığı hayattan nefret ediyordu.

Evden çıktıklarında saat henüz yediydi ve Güneş yeryüzünü yeni yeni aydınlatıyordu, çok da dolu olmayan metroya binerlerken ikisi de sessizdi. Yine aynı kulaklığı paylaşmışlar, aynı manzarayı izlemişlerdi. Osamu düşüncelerine dalarken Atsumu bakışlarını kardeşine çevirdi. 

Uzun kirpikleri, dolgun yanakları vardı kardeşinin. Spor yapmayı sevmezdi ama yapılı bir vücudu vardı, geniş omuzları da buna bir kanıttı. Atsumu, kardeşini sık sık övmezdi ama kim bilir belki ikizi olduğundan Osamu'yu yakışıklı buluyordu. Tıpkı kendisini oldukça beğendiği gibi, hatırlatmamıza gerek var mı? 

Osamu da ona geri baktığında hemen bakışlarını camdan dışarı, okyanusa çevirdi. Uyandığından beri içinde bir huzursuzluk vardı. Şu an içinde bulunduğu metroda neredeyse herkes onlardan büyüktü ve mutsuz oldukları belliydi. Bu kadar çabalamamıza gerek var mı? Değmeyen bir şey için çalışmak istemiyorum.

Atsumu, Osamu'nun aksine hayatı çabalamaya değer bulmuyordu. Yaşıtları kendilerinden daha iyi hayatlar yaşarken onlar neden bu haldelerdi? Sarışın oğlan, tırnaklarını avcunun içine bastırdı.

Kısa süre içinde okyanusun kenarında olan çalıştıkları kafeye geldi ikili, sabah saatleri olmasına rağmen oldukça kalabalıktı ve belki de hayatında ilk defa insanlara gülümseyebilecek gibi hissetmiyordu Atsumu.

---

"Orada olacağım." Atsumu, kısık sesle cümlesini dile getirdikten sonra telefonu kapattı ve saklandığı köşeden çıktı. Dövmeciye gitmeden önce iki saatlik bir boş zamanlardı vardı ve şimdi evden çıkmak üzerelerdi. Doğrulur doğrulmaz karşılaştığı yüz aynı zamanda saklanarak telefonla konuşmasına sebep veren yüzdü, kardeşinin yüzü.

𝘭𝘰𝘴𝘵. -𝘴𝘶𝘯𝘢𝘰𝘴𝘢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin