7

525 80 24
                                    

Osamu yorgun adımlarla merdivenleri çıkmaya devam ederken gözleri önündeki oğlanın kahverengi saçlarına takıldı. Bir süre saçlara baktıktan sonra önünden geçtikleri dairelerin kapı numaralarını saymaya başladı. 12,13,14 ve son olarak 15.

Yorgunluğu her geçen saniye artsa bile Rintarou'nun yanında fazla kalmaması gerektiğini geçirdi içinden, işe gitmesi gerekiyordu bedeni her ne kadar ona karşı çıksa da. Ela gözlü oğlan kapıyı açıp onu içeri davet ettiğinde bir kere daha sessiz kaldı Osamu. 

"Sen içeri geç, içecek bir şeyler getireyim sana." Rintarou mırıldanarak bir kapıdan geçerken Osamu da salon olduğu belli olan geniş odaya ilerledi. Evin içi pek lüks değildi ama kötü de sayılmazdı, öyle ki eşyalar sanki hiç dokunulmamış gibi duruyordu. Rintarou da bu evin misafiriymiş gibiydi sanki, burada yaşadığını gösterecek hiçbir eşya yoktu ortalıkta salonun kenarına yığılmış olan kitaplar dışında. 

Osamu kitaplara doğru eğildi ve adlarını okumaya başladı, çoğunu okumamıştı ama her türden kitap vardı bu kalabalığın içinde. Bir kitaplığa, en azından düzenli bir sıralamaya ihtiyacı vardı kitapların ama öylece duruyorlardı. En altlarda olan kitabı aldı Osamu, Öteki. Kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırdıktan sonar Rintarou'nun altını çizdiği bir dizi cümle dikkatini çekti: "Kimseye bağlı olmayan biriyim ben Krestyan İvanoviç. Kendime göre çizdiğim bir hayat yolum var. Demek istiyorum ki diğerlerinden ayrı, tümüyle bana özgü bir yaşamım var. Kendime yetiyorum."

Osamu, kitabın ilk sayfasını açıp okumaya başladı: 9. dereceden memur Yakov Petroviç Golyadkin, uzun bir uykudan saat sabah sekize doğru uyandı, esnedi, gerindi ve sonunda gözlerini tamamen açtı... Sonrası ise Osamu için silikti. 

Rintarou, neredeyse bomboş olan dolapları iyice karıştırdıktan sonra yeterli olacağını umduğu bir bardak portakal suyunu Osamu'ya getirdiğinde oğlanın elinde bir kitapla uyuyakaldığını gördü. Mutfakta uzun süre geçirdiğinin farkındaydı ama Osamu'nun öylece uyuyakalacağını da düşünmemişti. Bir süre salonda dikilip Osamu'ya baktıktan sonra portakal suyunu masanın üzerine bırakıp salondan çıktı. Yatak odasından getirdiği örtüyü Osamu'nun üzerine örttükten sonra  salonun kapısını bir daha kapatıp içeriye geçti. 

Gri saçlı oğlan kendisine geldiğinde etraf tamamen karanlıktı ve ev oldukça sessizdi öyle ki nerede olduğunu anlamak için birkaç saniyeye ihtiyacı oldu. Saate bakmak için telefonuna uzandığında şarjı bitmiş olduğunu, dükkana gitmek için geciktiğini fark etti. Koltuktan neredeyse fırlarcasına kalktı, evden çıkmak için ceketini ararken gözleri aralık kapıdan gözüken Rintarou'yu buldu. Kulaklıkları takılı, kitap okuyordu ela gözlü oğlan. Osamu'nun ona baktığını fark ettiğinde kulaklıklarını çıkartıp ayaklandı. 

"Saat ona geliyor, Shinsuke'ye senin için haber verdim. Endişelenme. Aç mısın?"

Osamu, Rintarou'nun nazik tavrına şaşırırken bir yandan da kaç saat uyuduğunu hesaplamaya çalıştı. Yaklaşık dört saat uyumuştu, yanında Atsumu yokken bu kadar uzun ve derin uyuması nadirdi onun için. 

"Kızgın değil mi? Gitmem gerekmiyor mu?"

"Mental sağlığını önemsemezsen vücudun da etkilenir, birinci elden deneyimlediğin gibi. İşi boş ver, sürekli çalışarak ve kendini öteleyerek bir yere varamazsın." Rintarou, Osamu'nun yanından geçip mutfağa girdi. Yemek yemeyi teklif etmişti ama mutfakta birkaç parça atıştırmalık, içki dışında neredeyse hiçbir şey yoktu. Yemek yapmayı bildiğini de pek söyleyemezdi. Osamu'nun guruldayan karnı da teklifini geçiştirmesini imkansız kıldı. "Pizza yiyelim mi?"

"Pizza mı?" Osamu hafifçe dudak büzdü, itiraf etmeliydi ki bir pizzayla doyamazdı. "İstersen yemeği ben yapabilirim, boş ver hazır yemeği." 

𝘭𝘰𝘴𝘵. -𝘴𝘶𝘯𝘢𝘰𝘴𝘢Where stories live. Discover now