45. BÖLÜM

184 4 0
                                    

45. BÖLÜM

Babasını öldürmüş.
Aklındaki onca ölünün yanında ona bir mezar bile kazmamısş.

"Seni saklamamız lazım." dedim saçımı tepeden toplayıp, bir yandan saati kontrol ederken. Ejder dediğimle beraber doğrulurken gözlerini ovuşturdu.

"Ne? Neden?" Saat 5'ti. Sıla, yeni bir rekor kırmayacaksa 6-7 gibi gelirdi. Dün teyzeme, onlara gelmeyip arkadaşımda kalacağımı haber vermiştim ama Sıla'nın gelmesi şart olduğu için ona bir şey dememiştim.

"Sonra anlatırım. Kalk giyin önce de..." Ben evi şüphe çekmeyecek bir hâle getirmek için odadan çıktım. Ejder'i kafası karışık bıraktığıma emindim ama Sıla'nın bin bir sorusuna yeğlerdim. Bir haftadır eve gelen temizlikçiyi ertelememin fark edilmemesi için daha önce hiç yapmadığım temizliği, daha önce yapıldığını görmediğim bir hızla yaptım. Mutfağı, buzdolabını hallettikten sonra banyoya gidip aynadaki ruju sildim. En azından denedim, yine de bir bulanıklık kalmıştı. Annemin odasına girip biraz yerlerin tozunu aldıktan sonra odama geri dönüp masamı düzenleyecekken Ejder'in henüz yeni ayaklandığını fark ettim. Söylene söylene, kıyafetlerini üst üste dizdiğimiz sandalyemden bir kazak alıp üzerindekini çıkardım ve yenisini giymesi için onu hızlandırmaya çalıştım. Kazağı kollarından geçirmişken eline bir de pantolon tutuşturup banyoya gönderdim. O salına salına banyoya giderken masamı toparlamıştım bile. Ejder'in eşyalarını da gardırobumun arka yerine yerleştirerek sakladım.

Her şeyin gerektiği kadar toplu olduğunu düşündüğümde bir süre duraksadım. Hızlı bir sabah olmuştu. Kendimi yere bıraktım ve Ejder içeride giyinmek için en uzun süreyi harcarken nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Saklayacak şey arttıkça daha çok enerji gerekiyordu sanki.

Banyonun kapısının açıldığını duyunca ayaklandım. Ejder odaya geri döndüğünde ayılmışa benziyordu. Onu biraz süzdükten sonra yeniden telefonumu alıp saate baktım.

"Tamam, çıkmamız lazım."

"Nereye gidiyoruz?" Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım.

"Bilmem, burası olmayan bir yere. Yürü!" Onu arkasından iterek odadan çıkardım ve kapıya kadar ittim. Montunu eline tutuşturduktan sonra kendiminkini de alıp kapıyı açtım. Ama karşımızda, bir eli havada zile uzanan Sıla'yı bulunca hepimiz olduğumuz yerde kalakaldık. Bu durumdan ilk sıkılıp patlayan ben oldum.

"Oha ama Sıla! Saat 5 buçuk, vampir mi oldun?" Zaman benim yakınmalarımla birlikte akmaya devam ederken Sıla'nın şaşkınlıkla açılmış gözleri benden Ejder'e döndü. Sıla baştan aşağı Ejder'i süzerken buna tanıklık etmek istemedim.

"Gizil ne diyorsun, bu kim?"

"Çok şükür! Lavuk demeyen biri..." Gözlerimi devirerek Ejder'e baktıktan sonra onu da beraberimde getirerek eve geri çekildim. Sıla'yı da içeri kabul ettikten sonra kapıyı kapattım. Cevap bekleyen gözleri, sözlerine nazaran daha çok ısrar ediyordu artık cevaplamamda.

"Arkadaşım, Sıla." diyerek Ejder'in montunu elinden çektim ve kendiminkiyle birlikte askıya astım. "Bende kalıyordu bir süredir." Sıla'nın gözleri yeniden Ejder'e dönerken bu yavaş hareketleri yüzünden gözlerimi devirdim.

"Bu o mu yoksa!" dedi inanılmaz bir heyecanla. Ejder hâlinden memnun bir şekilde kıkırdayınca gözlerimi büyüterek ona baktım. "Vaay, şanslı damadımız!" Sıla'nın gözlerini üzerime çekmek için ona seslendim.

"Sıla, ne damadı, ne saçmalıyorsun! Yok öyle bir şey."

"Ne saklıyorsun kızım ya, bulmuşsun taş gibi çocuğu." diyerek yeniden Ejder'e dönüp elini uzattı.

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin