55. BÖLÜM

252 4 0
                                    


55. BÖLÜM

"Ve öyle yürekler acısı bir bakış ki,
Cehennemden kaçıp gelmiş sanki
Gördüklerini anlatmaya..."
Hamlet

"Ben ölsem üzülür müsün?" Gözleri şaşkınca gözlerimi buldu. O önündeki limonatasını içerken ben geldiğimizden beri hiçbir şey yapmamış ve onu izlemiştim. Utanmasam dokunup da kontrol edecektim gerçekliğini. Yaşayan bir ölüydü benim için. Bir halüsinasyondan farkı yoktu.

"Neden soruyorsun?" diyerek kendi dikkatini dağıttı, sonra da limonatadaki buz ve naneleri karıştırmaya başladı.

"Öyle..." Bir süre daha cevap vermedi ve sadece limonatasını yudumladı.

"Biliyor musun, limonata hiç sevmem." dedi başını kaldırıp arkasına yaslanırken. Sadece saçmaladığını düşündüğüm için bir tepki vermedim. Yarısı içilmiş bardağını bana ittirdi. "Tadına bak." Şaşırsam da gözlerimi ondan ayırmayarak pipeti dudaklarımın arasına yerleştirdim ve bir yudum aldım. Limonata bayağı güzeldi. Ne çok ekşiydi ne de çok şekerli. Mükemmel bir limonatanın tanımı olabilirdi.

"Şimdi, sana üzüleceğimi söylesem ne kadar inanırsın bana?" Başımı limonatadan kaldırıp yeniden gözlerine baktım. İkizi Kaya'yı sorgularkenki korkusuz ve kendini üstün gören hâlim şu anda işlemiyordu. O güçlüydü bu masada, ben değil. O katil gibiydi, ben onu bir keresinde öldürmüş olsam da. Becerememiştim, ve cezasını bu şekilde çekiyordum.

"Bilmem." diyerek limonatayı yeniden onun önüne itekledim.

"Üzülmem." dedi. Tepki vermedim. "Peki buna ne kadar inanırsın?" Başımı eğerek gözlerimi kaçırdım. Kendisi de şu an üstün olduğunu biliyordu. Öyle ağır bir tavrı vardı hareketlerinin.

Neden yapıyordu bunu? Tamam, yıllarca yaşamaya devam etmiş, bana hiçbir şey söylememişti ama neden şimdi karşıma çıkıyordu? Onca yolu tepip, kardeşini ajanı olarak benim okuluma yazdırıp, anlamamam için aralarındaki bağı her yerden neden siliyordu? Neden gelmiş benimle bir kafede oturmuş limonata içiyordu? Ben çağırmıştım onu, ama o neden gelmişti?

Neden ölmemişti?

"Aysar..." Kafamı kaldırdım. Benim ismim Dolunay, demek istedim. Ama onu düzeltmedim. "Neden buluşmak istedin benimle?" diye sordu gerçek bir merakla. Gözlerini yumarak ekledi: "Sadece bu soruyu sormak için mi?"

"Hayır." diye kısa bir cevap verdim. Sorar gibi limonatayı çevreleyen ellerini araladı. "D-" Gözlerim ufak çaplı büyüdükten sonra hızlıca yutkundum ve gözlerimi kaçırdım. Ama sonra, durmanın sırası olmadığını düşünerek yeniden gözlerimi gözlerine kilitledim. "Kumsal..." diye düzelttim. Ama devamını getiremedim. Ses tellerim izin vermedi sanki. Adını düzeltmemem için delicesine titriyorlardı ama ağzımdan tek bir ses çıkmıyordu. Sözüm yine yarım kalınca efendim anlamında mırıldandı ama ben ismini hiç sesli söylememiştim. Bir ölüye mezarının başında seslenmek gibiydi. Ama bu sefer o ölü cevap veriyordu. İsmini söylemenin benim için ne kadar zor olduğunu bilmiyordu. "Benden intikam almanı istiyorum."

🌒

aysar: Günaydın

20 günün kaldı

pearlinhell: günaydın

aman ne güzel

Mutsuz musun

AYSARWhere stories live. Discover now