❄34.Bölüm

34.9K 1K 71
                                    

Ertesi gün üzerime giydiğim gri eşofman altımın iplerini sıkıca bağladım. Üzerime beyaz bir tişört ve bordo kapüşonumu geçirmiştim. Saçlarımı sıkıca at kuyruğu yaptıktan sonra gözlerime klasik makyajımı yapıp, kirazlı dudak balmımı sürdüm. Kahküllerimi taradıktan sonra parfümümü sıktım. Sırt çantama okul üniformamı ve birkaç kitapla defteri koyduktan sonra fermuarı çektim. Çantamı sırtıma taktıktan sonra kulaklığımı kulağıma takıp telefonumdan son günlerde dinlediğim bir müziği açtım.

Müzik duygularımı büyük bir karmaşa haline sokarken; içten içe mutluluk hormonlarımın artmasını sağlamıştı. Yüzümde bir gülümseme belirirken, ellerimi sallayarak mutfağa girdim. Bir yandan kıvırırken bir yandan da buzdolabını açtım. Çikolatalı gofretlerden birini aldıktan sonra dolabı kapattım ve arkamı döndüm. İlk dersimiz bedendi. Bare spor yapacaksam enerji veren bir şeyler yemem gerekiyordu ki, karnım şuan açlıktan gurulduyordu ve yemek yemeyince olacak olan felaketleri çok iyi biliyordum.

Ayaklarıma geçirdiğim spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım ve evden çıktım. Bir yandan gofretimi yiyor, bir yandan okula yürüyordum. Sokak; işe ve okula giden insanlarla doluydu. Bana bakılan birkaç gözü yakalayınca gözlerimi onlardan çektim. Dikkat çekiyordum fiziğimle. Bu bazen sinirimi bozsa da bazen hoşuma gidiyordu.

Gofretimin çöpünü çöp kovasına attıktan sonra parmağımda olan çikolatayı emdim. Okula geldiğimde, çantalarını sınıfa koyan bahçeye inmişti. Uzay'ı ortalıklarda göremiyordum. Ondan başka bu sınıfta konuştuğum kimse yoktu. Birkaç göz bana dönerken Simge ve Sinem'le göz göze geldim. Yüzüme, süzer bakışlarıyla bakarken bende onlara boş boş baktım. Doruk ve çetesi de ortalıklarda gözükmüyordu. Suratım dün dediklerinden dolayı asılırken merdivenleri çıkmaya başladım. Bugün okulda olmaması bir bakımdan iyiydi. Onu görmek canımı acıtıyordu.

Sınıfın kapısını açıp içeriye girdiğimde, Uzay oturduğu öğretmenler masasının üzerinden gülümseyerek kalktı; onu görünce bende gülümsemiştim. ''Günaydın Sarışın.''

''Günaydın,'' dedim çantamı sıraya koyarken. Çantamdan çıkardığım sudan büyük bir yudum alırken ona bakıyordum ve evet, o da bana bakıyordu. Hemde hayranlıkla!

''Saçının bu hali seni farklı gösterse de çok yakışmış,'' dedi.

Su şişesini dudaklarımdan çektikten sonra ağzımdaki suyu yuttum. Şişenin kapağını kapatırken hafiften öksürdüm. ''Teşekkür ederim. Bir farklılık olsun istedim,'' dedim su şişesini çantama koyarken. Birlikte sınıftan çıktığımızda aynı hizada yürüyorduk. ''Sen sınıfta beni mi bekledin?'' Cevabı belliydi zaten.

''Evet,'' dedi kısaca. ''Kaç gündür doğru dürüst konuşamıyorduk.'' Başımla onu onayladım.

''Çalışmalar nasıl gidiyor?''

Derin bir nefes alırken, az da olsa sıkıntılıydı. ''Koç canımıza okuyor. Pestilim çıkmış bir halde eve gidiyorum, ders de çalışamıyorum, hemen uyuyorum.''

''Koçla konuş bu konuyu. Ders çalışman gerekiyor. Şurada kaç gün kaldı ki zaten?'' Birlikte merdivenlerden inmeye başladık.

''Bugün antremanım yok.'' Diye bilgilendirdi beni. Başımı ona çevirdim. ''İstersen bugün bir kafeye gidip ders çalışalım. Sana da bana da bir farklılık olur.''

''Olur aslında,'' dedim gülümseyerek. ''Tamam. Okul çıkışı bir kafeye gideriz.'' O da dişlerini göstererek gülümsedikten sonra bahçeye çıkmıştık. Hava esiyordu. Gri bulutlar tepemize toplanmıştı. Yağmur yağdı yağacak gibiydi. Herkes düz bir sıra halini oluşturunca, spor kaptanı elindeki sınıf defteriyle karşımızda durdu. Hepimiz beden hocasını bekliyorduk. Kollarımı göğsümde bağladım. Hafiften de olsa titriyordum. Uzay kafasını çevirip bana baktığında, dişlerimin ve bedenimin titrediğini gördü. Eli, üzerindeki deri cekete gitti. Elimi kaldırarak çıkarmasına mani olmaya çalıştım.

❄SESİNDE AŞK VAR❄Where stories live. Discover now