❄3.Bölüm

64.4K 1.8K 99
                                    

Öyle anlar gelir ki, gözlerinizin baktığı şeyi görmezsiniz. Gözleriniz bir noktaya odaklanmıştır. O an öyle dalgın, öyle kırgın oluyorsunuz ki; kalabalığın arasında yalnız kalıyorsunuz, soyutlanıyor, başka bir boyuta göç ediyorsunuz. Aklınızın bir kanca gibi takıldığı bir sorun vardır. Sürekli beyninizi meşgul eden. İnsanlar size baktıklarında bir sorun olduğunu anlarlar ve sorunun ne olduğunu sorarlar. Gülümsersiniz; ben güçlüyüm, sorun yok imajını çizmeye çalışır gibi omuzlarınız dikleşir. ''Sorun yok,'' veya ''İyiyim,'' dersiniz. Fakat insanlar ne kadar kördürler ki, aslında ortada büyük bir sorun vardır.

Gözlerim kelimelerin üzerinden geçerken, ne yazdığını okuyor fakat algılayamıyordum. ''Eylül!''

''Hı?'' dedim sıçrayarak. Gözlerimi Nergis ablanın üzerine diktim. Kitabın arasına ayracı yerleştirip masanın üzerine koydum.

''Deminden beri sana sesleniyorum Eylül. Baban kahvaltıya çağırıyor.'' Yüzüm hala kireç gibiydi. '' Bir sorun mu var?'' diye sordu Nergis abla. Gülümsedim ve ayağa kalkıp duruşumu düzelttim.

''Hayır. Sorun yok sadece... İyiyim işte. Hadi kahvaltıya inelim.'' Birlikte odamdan çıktıktan sonra merdivenlerden inmeye başladık. Babam her zaman ki masadaki yerine oturmuş gazetesini okuyordu. İnerken şlap şlap diye ses çıkaran Nergis ablanın terliğinin sesiyle başını bize çevirdi ve gazeteyi katlarken gülümsedi.

''Güzel kızım uyanmış.'' İki saatten beri uyanıktım ve yataktan çıkacak gücü kendimde bulamadığımdan kitap okumuştum. Gülümsedim. Ne olursa olsun bizi ayakta tutmaya çalışan babamdı. Masadaki yerime otururken; bebekliğimizden beri yanımızda çalışıp, evin her işini yapan Nergis abla çayımı doldurdu ve yerine oturdu. Boş gözlerle masaya bakarken bir umutla babama baktım.

''Abim yine mi gelmedi?'' Sesim kırgın çıkıyordu. Abimle ne kadar çok kavga etsek de o benim abimdi ve onu özlüyordum. Annem öldüğünden beri eve pek uğramıyordu. Bazen kavga ediyor geliyor, yüzü kan içinde oluyordu. Bazen çok içiyor bir yerlerde uyuyakalıyordu. Onun arkasını da Uzay'ın abisi Kuzey abi topluyordu.

Babam sıkıntılı bir nefes aldı. ''O serseri ne zaman geldi ki bu eve?'' Dedi sinirli sesiyle. Sakinleşmek için gözlerini yumdu ve derin nefesler alırken burnundan soluyordu. Nergis abla elini babamın koluna koydu. Bu durum garibime gitse de sesimi çıkarmadan Nergis ablanın babamın kolunu tutan eline baktım, sonra da babamın gözlerini aralayıp gülümseyerek Nergis ablaya bakmasını gördüm. Kaşlarım iyice çatılırken Nergis abla elini babamın kolundan çekti ve bana döndü. O an yüz şeklim nasılsa tebessüm etmeye çalıştı. Yüzünde biraz korkmuş bir ifade vardı.

''Sen seversin diye patates kızarttım Eylül. Hadi ye.''

''Güzel gözüküyorlar,'' diyerek çatalını patateslere batırdı babam. Bende çatalımı alıp patatese batırdım. Babam hoşuna giden mırıltılar çıkarırken şaşkınlıkla onu izliyor ve ağzımdaki yemeği yavaş yavaş sindirmek istercesine yavaş çiğniyordum. Nergis ablanın yanakları kızarırken başını önüne eğdi ve çatalını alıp salatalığa batırdı. Sanki flört ediyorlardı. Yok canım, saçmalıyordum. Annem öleli daha birkaç ay olmuştu ve babam annemi unutacak bir insan değildi. Annemle babam birbirlerine hep aşıklardı; fakat aşık olmaları kavgalarını engellemiyordu.

Başımı sorun yokmuş gibi salladıktan sonra çay fincanını elime alır almaz kapının kırılacakmış gibi çalınmasıyla sıçradım ve sıçramamla sallanan fincandan elime sıcak çay sıçradı. Fincanı telaşla masaya koyarken yanan elimi üflemeye başladım. Babam ayaklanınca Nergis abla ile bende ayaklandım. Nergis abla bir iki adım atmıştı ki babam kolunu onun önüne koydu.

❄SESİNDE AŞK VAR❄Where stories live. Discover now